Kayıtlar

Mart, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ANLATAMAM YAAA, NEYDİ O!

Resim
    ANLATAMAM YAA, NEYDİ O!      Büyük bir mutluluk yaşadığımızda "Anlatamam yaaa, neydi o!" deriz. Hayatın bir parçası, hayatın dile getirilmesine engel olur. Susarız, gözlerimizle bir yere odaklanırız, tavana bakmak bayağı bir alışkanlıktır, aklımızda ya o anlatamadığımız ya da hiçbir şey olur. Boğuluruz mesela o aşkta veya hiçlikte. Anlatmaya en iyi kelimeleri bulamayız. Her şey nettir ama dolambaçlı gelir zihnimize. Zihin, oysa en kolay yolu seçer mutluluk hormonu pompalamak için bütün organlara.      Kendinize karşı mutlaka böyle bir şeyi en az bir kez yaşatmışsınızdır. Yaşatmamış iseniz, bizden değilsiniz (Gülüşmeler). Başkalarında kendimi yaşadığımdan olsa gerek, önüme ne konursa ya da ne koyarsam böyle nazlı bir tarafını ararım, estetik değeri var mı diye sorarım, inceliği nerede diye ayaklarımın ucuna basa basa ilerlerim düşüncelerimde. Kendimin dışına çıkmak için özbilincimi o kadar bileyledim ki; nezakitli anlayışı keskinleştire keskinleştire neredeyse en zayıf nok

KENDİ RUHUMUZ

Resim
     KENDİ RUHUMUZ      Gözyaşlarıyla çok tanışanlar; hem de kaldıramayacak yaşta ve fazla yükte olan insanlar var. Onların elinden tutanlar, yüklerinin bir kısmını omuzlayanlar da azımsanamayacak sayıda var, şükürler olsun. İyilikler enlemesine uzasın gitsin. Ruhumuzun sık sık yaşadığı, yaşamın gündelik, alçaltıcı sıradanlığından kurtulmasını en güzel katmanlardan biri olarak görüyorum.  Tanrı taşyürekli insanlardan korusun çaresiz ve düşkünleri. Bu kış günü sabahlar sıcak yatağında yatana da, dışarıdaki soğukta kendine bir koyuk arayana da geçmekte. Kimin ruhunda neler kopmakta, neleri hizaya getirmekte bilmek zor ama tasavvur edilebilinir. Yoksunluk ve acı çekenlerin alın terinin ve gözyaşlarının aşk için ağlayanlardan daha özgün ve kıymetli olduğunu da düşünüyorum doğrusu. Yakıcı ve yıkıcı gözyaşları.      Annesini kaybettiğinde daha bir yaşında olanlar; babasını kaybettiğinde elli yaşında olanlar; çocuğunu kaybedenin yaşı önemsiz, durdurulması ve bastırılması zor acılar meselesi y

NASIL YAŞANIR (-SA)...

Resim
     NASIL YAŞANIR (-SA)...      Her zaman olduğu gibi sabahları dünden önüme iki üç tane kafama göre takılacağım bir program koyarım, sonra sabah erkenden aklıma bir şeyler düşer, aklım ona kayar ve kendimi masamda; elimde kalem ve defterle bulurum. Huzurlu mu, huzursuz mu bilemediğim bir zihnim var; içindeki yakıtın adı 'heyecan' ve ateşleyicisi ise 'merak' derim.     Günün her zamanında, her yerde yazarım. Ne yazdığım ne kadar önemli veya önemsiz; bütün hayatım defterlerime girerken, aynı zamanda gezinirken zihnime üşüşenleri de not etmeye çalışırım.      Horoz, ancak ölünce dışına çıkabileceği özgürlük şarkıları söyler kümesinde. Ben kendimi bu duruma düşürmemek için uğraştım ve dışarıda da beş-on tünek bahşettim kendime. Bu tüneklerim: Özgürlük, Okumak, Yazmak, Gezmek, Etkili Farkındalık, Anlamlı Sabır, Ekolojik Yaşam, Belirsizlik Heyecanı, Şefkat ve Tasavvur diyebilirim. Bu tüneklerde zekam, heyecanım, duygularım ve düşüncelerim yükselir, iner ama birbirleriyle kı

ASIL KONU

Resim
    ASIL KONU      Bunu farketmemiştim. Her şey etrafımda renkli çizgiler, halkalar gibi hareket halinde. Gözlerimi kısıp bugün gün doğumuna bakarken, güneşin en parlak zamanını, acayip parlamasını yakaladım. Buradaki gücü hissettim. Sonra, güneşin yükselişini arkama alarak sabah yürüyüşüme devam ettim. Biraz ötede bi daha durdum, güneşe döndüm, sol elimin parmaklarını avuç içine alıp yuvarlatarak; adeta bir boru gibi, baktım güneşe. Bakması daha rahattı, parlaklığı biraz daha azaltılıyordu ve o nefis yuvarlaklığını ve rengini çok daha iyi hissettim. Bir farkındalık yaşadım.     Genç kız, baharı göğsünün üzerine bastırmak üzere, kız arkadaşıyla bisikletlerinin üstünde eteğini savurarak, solumuzdaki trafik akışı, hemen sağında üzerinden geçtiği nehrin köprüsünün kalın demirlerden yapılmış korumalıklığa yakın bisikletini keyifli keyifli sürerken, biryandan da solundaki arkadaşıyla sesli konuşmaktaydı. Hemen dört metre önümde pedal çeviriyorlardı. Ne olduysa, korkuluğa tosladı konuşan kız

BASİT CÜMLELER ÇINLAR

Resim
     BASİT CÜMLELER ÇINLAR      Benzer şeyler yaparak, gün içinde otomatik sayaçlara dönüşmüş gibi, böyle mutlu oluyordum. Apartman görevlileri veya her sabah aynı saatte dükkanını açan sahipleri gibi.     Yarın için kendime başka bir program hazırladığımda, yarının gelmesinden huzur duyacağımı şimdiden düşünerek, şimdiki rutin işlerimden birini yapmaya keyifle devam ediyordum. Yarın bugünümü bana özgürce kullanma fırsatı bırakıyordu benim mini minnacık bir erteleme umudumla. Ertelenen şeyler bugünü çalışmanıza olanak tanır. Bugün yapacağınız bir şeyiniz varsa, yarını erteleyin o zaman.     Bir diet programına başlamıştım. İki ay çok programlı yaptım. Sağlıklı olarak bu sürede beş kilo verdim. Sonra günbegün savsakladım/iyi yaptım ve kilomu korumaya geçmiş oldum. Oysa devam etmem, bir beş kilo daha vermeyi en baştan arzulamış, kararlaştırmıştım. Üzerinden neredeyse bir ay kadar geçmişti ki, bir sabah kulağımda iki metal borunun birbirine sert şekilde vurması gibi bir ses çınladı; "

YETER Kİ DÜŞÜNMEKTEN BİZİ ALIKOYSUN

Resim
     YETER Kİ DÜŞÜNMEKTEN BİZİ ALIKOYSUN      Kim olduğumuzu bilemez hale gelecek kadar düşüncesiz yaşamak çok karlı bir şey. Kendimizi hiç mi hiç insanın sahtesi olarak hissetmeyiz. Zati de gerçekte ne olduğumuzu bilebiliyor muyuz? Hayata ayak uydurmamızın tek yolu, kendi kendimizle uyumlu olmak gibi basit bir kural. Bunu da ne kadar yaptığımız şüpheli. Allah belamı versin , dediğimiz de oluyor, Ne kadar iyi de yapıyorum , dediğimiz de.     Yaptıklarımızın yoğunluğu, samimiyetle yapılışı, bütünüyle bize ait gerçeklikle yapılması, ruhumuzda duygu ve düşüncelerin hareketlenerek yol alması hakikaten keyifli olabildiği kadar eziyetli de olmakta. Bizi kendine çeken kozmopolit tutkular -samimi diyesim var- olduğunu da bildiğimden, 'Yetti artık bu kadar samimiyet!' sözünü neyle değiştireceğimi düşünmüyorum bile. Dünyayı avucuma alma çabası da değil bu, biraz daha anlama yani, ama avuca alındığım hissi şu an daha büyük. 'Bilmek' adına çırpınırken, 'Kendini bilmez' dur

HAYAT...

Resim
    HAYAT...     Bildiğimiz hayat... Sevdiğimiz hayat... Doğru bulduğumuz hayat... Yürüyen hayat... Dışımızdaki hayat... Gerçek hayat...     İrade, bireyin kendisine söz geçirebilme yetisidir. Yukarıdaki 'Altı hayat çeşidi arasındaki fark ne kadar uzak, açık olursa o kadar mutsuzluk artar' denmekte.     Bildiğimiz hayat; herkes nasıl yaşıyorsa..     Sevdiğimiz hayat; orada neden besleniyorsak o..     Doğru bulduğumuz hayat; ideolojimiz, inancımız, ait olduğumuz kaynaklardan beslenerek..     Diğerlerini de siz düşünün lütfen.     İki fıkra.     Birincisi: Nasrettin hocanın önünden bir tepsi baklava götürüyorlarmış, Hoca, bak bir tepsi baklava gidiyor, demişler. O da, 'Banane' demiş. Sizin eve gidiyor, demişler. O da 'Sanane' demiş.     İkincisi Aristo'dan: Aristo'nun bir öğrencisi gelmiş bir şey söyleyeceğim demiş. Aristo, 'Bir dakika' diyerek sözünü kesmiş. Seni 3'lü filtreden geçireceğim. Ne, demiş bu filtreler öğrencisi.     1. Bu söyleyece

APTAL GİBİ GÖRÜNMEMEK İÇİN MAHVETTİĞİM HAYATIM

Resim
     APTAL GİBİ GÖRÜNMEMEK İÇİN MAHVETTİĞİM HAYATIM          Uzaklarda, eminim acayip güzel hayatlar var. Gözümü kırpmadan bakabileceğim çok daha değerli insanlar ve eğlenceler. Bir şeyden de ayrıca eminim ki; onlar ulaşılmaz değil. Haydi, ne duruyorsun o zaman!     Edebiyat bütün pençeleriyle alnıma konmuş bir kartal. Sanat, 'pençelenen yerden' göz çukuruma dolan, suratımdan sızan, beni acınacak hale getiren parlak şey. İnsanları da katarsak buraya, göğe yükselmeme az kaldı. Lafı mı olur geride kalmanın!     Yaşamımın sayılı günleri varken nereye yükseleceğim? İronik bir öngörüde 'bu başlıkla' saldırıyorum kendime. Aynı zamanda da bir gerçeklik var, zihinsel yönden beni dezavantajlı kılan bu düşüncemle hayatımı mahvettiğime de inanmış bulunuyorum.      Sabahın çok erken saatlerinde, kendime bakışım dipsiz derinlikten gelip vuran dalgaların yakıcı acısına benziyor. Çizdiği kırbaç eğrileri kumsalın altın sarısı kumlarını acı versin diye suratıma, hemen arkamda dört sırad