Kayıtlar

Ocak, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ÇOK ORTADA DURAN SORULARIM

Resim
     ÇOK ORTADA DURAN SORULARIM      Rahmetli hocamız, Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu bir YouTube söyleşisinde, vefatından bir iki hafta önce şöyle demişti; "... bir bilseniz, zihnimde üç yüzden fazla konuyla geziyorum."      Yukarıdaki resimdeki köpekle muhabbet ederken, beni öyle bir dinliyordu ki, sohbetten ne aldığını bilemem, ama çok saygı duydum merakına.     Kendime cevap vermeye hissettiğim soruları 13 numaralı defterime kayıt etmişim 127 ve 128. sayfada. Ben de kafamda en az bunlarla geziniyorum, okumalarım ve cevaplarım oldukça da defterlerimden birine başlığını koyup notumu alıyorum. Bu sorulara eklemeler tabi ki oluyor durmadan. Böyle yaşamak iyi. Stres vermiyor, boş da bırakmıyor, Zihin kendi içinde hücrelerini yenileyip duruyor.  En azından bana öyle geliyor.     Soruları sorarken, hepsi de bilinmedik şeyler değil, basit cevaplar vermek istemediğimden, kavramların peşinde olduğum için, sorular bir ömür boyu güncelliğini yitirmiyor. Bu da başka bir heyecan içinde olma

SOHBET araştırması

Resim
     SOHBET araştırması      Theodore Zeldin, "Ben Kimim? diye sormak yerine Sen Kimsin? sorusunu sormayı tercih ederim." der 'Hayatın Gizli Hazları' adlı güzel kitabında. Devamıyla, "Bir sohbet böyle başlar ve bir otoportre böyle doğar. Çok az sayıda insan oturup kendine adaletli yaklaştığını düşündüğü ve yalnızca anılardan, anekdotlardan ve egoizm egzersizlerinden ibaret olmayan bir otobiyografi yazabilir. Çok daha fazla sayıda insan sohbetten hoşlanır ve sohbet esnasında insan bazen kim olduğunu açıklamaya çalışır halde bulur kendini; bu da etkisi itibarıyla, bir otoportre için çalakalem taslak çizmektir aslında."      En son turistik gezimizde, Kolombiya'nın bir köyünde kahve çiftçisini ziyaret ettiğimizde, rehber kahve ağaçlarını gösterip, kahveyi anlatırken, biraz yavaş anlattığında, eh anlayabiliyordum azdan çoktan, fakat gurubun sorularına uyup hızını alamadığında, bir kenara itilmiş oluyordum İspanyolca bilmediğim için. En sonunda da, artık bir

VASAT

Resim
     VASAT      İnsan, başkalarının yaptıklarını bir yandan takdir ederken, öteki taraftan neden 'Keşke ben de yapabilsem' der, ama yapmaz veya yapamaz. Onu engelleyen şey veya şeyler nelerdir?     İnsanlar kendileri için kurdukları hayalleri nasıl yitirir, neden yitirir veya yitirtilir?     Blogumun başlığını 'Vasat' koydum. Neticeye bakarak, tümden gelerek konunun üzerinde düşünmeye başlayacağım. Bunlar büyük sorular ve onlarca doğruya yakın cevapları vardır mutlaka. Kimi cevaplar gerçektir, kimisi bahane, kimisi de uydurma.     Tehlike altında olmayan ne insan ne de hayvanın durup dururken bilinmezliğe çıkması isteyeceği son şeydir diye düşünürüm. Her şey varsa, her şey yerinde ise, bir şeyler yapmamak üzere, bitiren bıkkınlık da ardından geliyorsa, kendinizi ve dünyayı güzelleştirecek hakikaten bir şey bulamazsınız.     Macerapretsler ve kaşifler yaşamak ve yaşadıklarını geride kalanlara anlatmak, tariflemek için geri gelme umudundadırlar ve bu 'geri dönüş umudu

CEMAL SÜREYA

Resim
     CEMAL SÜREYA      Bireşselleşme isteğimiz bizi başıboş ilerleme ve gelişime yönlendiriyor. Şairlerimiz, yazarlarımız, heykeltraş ve opera sanatçılarımızla... birlikte, yani sanatın içinde kalmak hakikaten etik bir kod oluşturmayı gerektiriyor.     Yıllardır ayağımızın altına muz kabuğu konmuş halde bu alanda da dikkatle geziniyoruz çok şey kaybederek ve emek vermeden yapmaya çalışarak.     Mutsuzluğu mu, mutluluğu mu arıyoruz, gerçekten bu yıkımın içindeyken ayrıca çaba göstermek daha değerli oluyor, anlam kazanıyor.     Yine bir Whatsapp sohbetinde arkadaşlarımızdan Özlem'in Cemal Süreya etkinliğindeki paylaşımından güç ve feyz alarak, bu şairimize dönük içimdeki duyguları yazarak anmak istedim bu Blogumla. Çok önemli bir yazı olmayacak, bir kadeh şarap bitene kadar sürecek. Üzerime vazife alarak görmezden gelmek istemedim. Mutluyum.     Diğerleriyle bağlantıda olduğumuzda bütün oluruz. Bunu başardığımızda sonsuzluktan, bu dünyadan göçmüşlerden de bir yudum alırız. Onu yapaca

BAŞKALARI DİYE BİR ŞEY YOKTUR

Resim
     BAŞKALARI DİYE BİR ŞEY YOKTUR      Saat 23:15. Okuma ve yazma; düşünme ve yazma vakti gelmiş. Notbook'dan müzik dinleyerek bu işi her gün yapmasam eksikliğini duyarım.       Arkadaşlarımdan Demet,  bugün gündüz vakti Whatsapp'dan şöyle bir paylaşımda bulunmuştu.     "-Başkalarına nasıl davranmalıyız?     -Başkaları diye bir şey yoktur."     Ben bunu önemsedim. Başka bir arkadaşım da bugün Cemal Süreya ile ilgili paylaşımda bulunmuştu, şiir ve duygular vardı, bunu da çalışmayı düşündüm. Bugün, saat geç gibi görünse de, her ikisini de çalışacağım, sabaha çok var daha.      Geçenlerde Semih Saygıner'i ilk defa izledim 'Teke Tek' programında. Hayatında 'çok dayak yiyerek şampiyonluklarına hazırlandığını, kendinden bir şeyler beklediğini, beklendiğini...' anlatırken, hayata karış cesaretlendim. Çalışmak gerektiğini bir kez daha kanıksadım.     Neye çalışmak? Ne yapıyorsanız ona ve daha farklı şeyler yapmaya çalışarak hayata hazırlanmak!     Blogumu

2022 ... SİZ ELLERİNİZDESİNİZ

Resim
     2022  SİZ ELLERİNİZDESİNİZ     Strasbourg'dan merhaba. Önümüzdeki yıl geçen yılı aratmasın; daha iyi olsun. İyi insanlarla karşılaşalım ve el birliğiyle iyiliği çoğaltalım.      Altın bulacağız diye hektarlarca ülkemin can ormanları yabancı şirketlere 49 yıllığına veya 99 yıllığına peşkeş çekilmesin. Ormandaki yaşam kaynağı olan ağaçlar, çalılar kesilmesin. Toprak üstündeki ve altındaki milyarlarca canlı yok edilmesin. Aynı şekilde ormanlarımız yanmasın. Yandığında çözümün ne olduğunu bilerek yangın söndürme uçaklarımız vaktinde hangardan kalksın, yeter sayıda olsun, olmadığında bu erken fark edilip, yangın başlamadan önlemleri alınsın. Yangında her şey ayır cayır yanarken, vatandaş canhıraş çalışırken, malını ve canını kurtarırken, politikacılar pişkin pişkin konuşmasın, yangının bitmesini beklemesin söndürmek için.      Dere yataklarına evler yapılmasın, bu rantlar için ruhsatlar verilmesin. Sel alıp götürdüğünde de mahkemeler para ve oy rüşveti yiyenleri cezalandırsın.     

YERE DÜŞEN 1 MEŞE YAPRAĞININ BAŞINA GELENLER

Resim
     YERE DÜŞEN 1 MEŞE YAPRAĞININ BAŞINA GELENLER      Permakültür Bahçeleri kitabında Toby Hemenway anlatıyor. Okuması oldukça keyifli ve bilgilendirici.     Yaşam nasıl geri dönüşümde bu kadar başarılı olabiliyor ve biz bu tasarrufun aynısını bahçelerimizde nasıl yapabiliriz? Bu sorunun cevabı için dalından düşen, çürüyerek besin maddelerine dönüşen ve yaşama geri dönmeye hazırlanan 1 yaprağın başına gelenlere bakalım:     "Sonbahar. Meşe ağacı bir yaprak düşürüyor. Çimlerin arasından toprak yüzeye değiyor. Başlangıçta bir şey olmuyor; çünkü yaprak toprağın müdavimlerini iştahlandırmak için fazla kuru. Komşu bahçe sahibinin bahçesinde otkırıcı ve böcekkırıcı kullandığını varsayıyoruz; çünkü bu kimyasallar toprak canlılarına büyük zarar verir. Ayrıca bu yaprak, çoğu yaprak gibi, kendisini böceklerden koruyan, kötü tadan bileşikler üretmektedir. Ama ertesi sabah, yaprak çiy ile ıslanmış ve bu koruyucu kimyasallar yıkanmaya başlamıştır. Hafifçe çiseleyen yağmur yıkanma sürecini hız