ZİHİNSEL EYLEMLERİN ORGANLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

    ZİHİNSEL EYLEMLERİN ORGANLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
    Teoman Şaban Turalı, Türk filozof, mütefekkir ve akademisyen. Felsefe tarihi, biyoloji felsefesi, dilbilim, siyaset felsefesi, savaş felsefesi gibi alanlarda çok sayıda kitabı ve makalesi vardır. Hocamızı kaybettik. Allah rahmet eylesin! Dücane Cündioğlu 'Mimaride Cesaret ve Tereddüt' adlı söyleşisi vardı. Teoman hoca on, onbir dil bilirmiş; Türkçenin iyi kullanmasında çok önemli insanlardan biridir. Bir gün derslerinde, bir öğrencisi söyler, 'Hocam, ana dil ana dil, Türkçenize sahip olun diyorsunuz, sizin anneniz Alman, buna ne diyorsunuz?' Hoca sakince cevaplar, 'Benim ana dilim Türkçe, o Anne dilimdir..' Bu küçük anıyı Can Çinici ve Pınar Erbaş ile yapılan masa başı sohbette Bloomberg'de dinledim. Teoman hoca kalbini zihniyle birleştirmiş bana göre. Kayda geçmek istedim bu bilgiyi.
    Salyangoz ile Catalpa bignonoides ağacının çiçeğini biraraya getirdim. Hayvanın yönünü çiçeğe doğrulttum, elime alır almaz korktu ve başını kabuğuna çekti. Sonra, sabrettim bekledim, başını yavaş yavaş kabuğundan çıkarırken çiçekle göz göze gelmiş olmasını istedim. Çiçeğin gözü yok elbette. Ama renklerinin salyangoz üzerindeki etkisini hayvanın hareketlerinde gözlemlemek istedim. 
    Karşı karşıya geldiler, salyangoz bence desenden etkilenmedi, kokusunu duyumsadı mı bilemem, havayı biraz kokladı ve arkasını dönüp masanın diğer kenarına doğru sürünerek gitmeye, antenlerini sürekli hareket ettirmeye başladı. Zihinsel eylemi oldu mu, olmadı mı bilmiyorum. Çekip gitti işte.

    59 numaralı defterime el yazımla bu konuyu kendi kültürüme eklemlemeye açtım. Neredeyse her gün birkaç defa kendime ufaktan ufağa sorarım; günü nasıl geçireceğim, yazacak bir şeyler çıkacak mı, boş boş dolan, tamam da, kitaplık okunmamış onlarca kitapla dolu, sen ne yapacaksan başla, dinlenirsin bir şekilde bu çalışmalardan haz alarak. 
    Tam rastgele değil, kitaplığımın önünde dururum günde birkaç defa; bakınırım yazarlarına, isimlerini okurum, meraklanırım kitabın gözüme fiziki yansımasına, zihnimi azıcık gülümsetir, uzanırım, sıralı duruşundan çekip alırım, karıştırırım sayfalarını hızla. Bu sırada zihnim ya bir kelimede, ya bir cümlede bir derinlik yakalar, içime kıpır kıpır bir heyecan dolar. Hormonlar çalışır. Bir şeyin değil, kendime yakın ve güzel bulduğum özel bir şeyin peşine düşeceğim hissiyattır bu. Bu bir heyecan alışkanlığı, birisinin öğreteceği bir şey değil, kendi kendinize yaşarsınız. Aynen mesleklerimizde olduğu gibi, peyzaj mimarı diploması alan 'peyzaj mimarı' ünvanını alır 4 yıl okuyarak. Sonra siz mesleğinizi öğrenmeye dışarıda başlarsınız. Eklemlenirsiniz esas ustalara, bilgilere ve kendinizi bulursunuz. 
    Eklemlenme hissiyatındayken kan dolaşımım beni hafifletir. Kitabı seçince, hazırda bekleyen askerlerim olan defterlerimden birini alırım, boş sayfasına şimdi yeni şeyler öğreneceğim, heyecan ve tutkuyla yazmak için masama otururum. Ben buna 'nispetleme' diyorum. Kitap var, defter de yanına gelir, kalem de bi yerden bulunur. Her üçünü nispetlediğimde, yani oranladığımda bütünlüğe varmış olurum.
    Genelde konu öğrenmeyi, kavramsal boyuta taşımayı severim. Biraz dibine, iyi örnekleri yakalamanın peşine düşerim. Bu bana zihinsel haz verir. 
    Kitabın sayfasını ardıcıl okumaya başlar, altını çizer, paragraf biter bitmez biraz geriye yaslanır, belimi düzeltir, altını çizili yerleri bir kez daha okurum. Ya olduğu gibi, kaynak göstererek alıntımı yaparım ya da fikirlerimle kurgulayarak konuyu genişletir, başka bir alana taşırım yazarak. 
    Başka boyuta taşınan, genişleyen anlam, yani kurmaca yapmam beni biraz zorlar, içimden öyle geldiği için olsa gerek, arka planda aslında kültürel birikimimi tartmış olurum. Kan basıncım gerilimlere neden olur. Bilgi bazen ruhumu daraltır, bazen hayrete düşürür, okuma zihinde bir inşa yaptığı için, etkilenir durursunuz. Sonunda durulur muyum, daha bir taşkın mı olurum.. süreçtir bu. Bunun nedeni, zihnimin günlük taze bilgiyle dolmaya veya başkasının anısı ile şekillenmeye başlaması. 
    İnsan ne bildiğini bilmezmiş. Ancak sohbet içindeyken, suskunlukta bile, zihin onu oraya buraya götürürmüş. Aydınlıkta ve karanlıkta olduğu gibi. Zihinsel eylemlerin organlar üzerindeki etkisi de çok farklı olmakta ve başkaları tarafından yorumlanışı da. Mesela, masamdaki kitaplar, defterler, kalem ve masa üstü bilgisayarım hep durur. Şu anda iki çizim kitabı, bir ajanda, üç defter, yetmişten fazla renkli kalem, üç roman, iki yabancı dil kitabı, bir kahve fincanı, müsvedde kağıtlar, bir I'pad ve iki sanat dergisi görüyorum. Bu görüntü zihnimi ikna etme peşinde her zaman. Önümdeki saatler açılıyor. Hatta şu anda yapacaklarımdan, mesela biraz karalama-desen çalışması akşam gideceğim kursuma gitme heyecanıma gaz vermiş oluyor. 
    Genel başlığa uygun örnekler vermeye çalışıyorum. Sevgili Soner arkadaşım Samsun'da bir bankaya giderken bir araba görür, iç aynasında asılı duran belki beşten fazla, mavi renkte salgın korunma maskesinin asılı olduğunu görür, fotoğrafını çeker ve WhatsApp PM90+ gurubunda paylaşır. Maskelerin çokluğu bir 'sınır aşımı' gibi görülür, gülümsetir. Ben resme bakınca, aracın kullanıcısının zihninde bilinç-bilinçsizlik olduğunu, telaşla her kullandığını arka arkaya asmış olabileceğini veya unutkanlığını yenmeye çalışmak için hazırda tutmaya çalışmış olabileceği aklıma geldi. Hatta, hızlı bir yaşamı olduğunu, biraz sakinlikle, arabada bir kutuda maskelerin olması, lazım oldukça tek tek alınması hem hijyen hem de düzen açısından iyi olabilir, uygunluk budur.. diye düşündüm. 
    Modern hayatta bazı alışkanlıklarımızın kölesi oluyoruz. Onlardan kurtulmayı istemeyi de bilmez, yol bulamaz, aklımıza gelmez ise yandık, hayat boyu çalışmaya ve tüketmeye tek başımıza devam etmiş, çocuklarımızı da buna katmış oluyoruz. Yanlış referanslar ve Zihinsel eylemler...

    Bir kitabı öne çıkaracağım şimdi. 12 Nisan 2019 yılında almışım. Nobel Tıp ödüllü yazar Dr. Alexis Carrel yazmış. 'İnsan Denen Meçhul' adı. Zeynep Gül Atsız Türkçeye çevirmiş. Kitabın 146. sayfasında meraklandığım konuya denk geldim. Ben de atladım çalışmaya. Müzik de dinliyorum, Soner'in çok sevdiklerinden Pink Floyd. Şu an, küçük bir paylaşım dört kişiyi biraraya getirdi: Soner, Dr. Alexis, Zeynep Gül ve Fikret. Yazı da okuyucuya kalsın. 
    
    "Bilincin tüm durumlarının organik bir ifadesinin bulunması olasıdır. Herkesin bildiği gibi kan akışındaki değişikliklere duygular da eşlik etmektedir. Damar sinirleri aracılığı ile küçük atardamarların genişlemesini ya da daralmasını belirler. Zevk, deriyi pembeleştirir. Öfke ve korku beyazlatır. Bazı insanlarda kötü bir haber, kroner atardamarların kasılmasına, kalbe kan gitmemesine ve ani ölüme sebep alabilmektedir. Kan dolaşımının artmasıyla ya da azalmasıyla duygusal durumlar tüm salgı bezlerine de etki ederek salgılarının normalin üzerine çıkmasını ya da durmasını sağlayabilir ve hatta kimyasal eylemlerini değiştirebilirler. Bir besini görmek ve istemek tükürük salgılanmasına yol açar. Bu durum, besin maddesinin yokluğunda bile gerçekleşebilmektedir. Pavlov, köpekler üzerinde tükürük bezlerinin salgılarının besinin görüntüsüyle değil öncesinde yalnızca hayvanı beslerken çaldığımız bir zilin çalmasıyla harekete geçebileceğini gözlemlemiştir."

    Bizim kültürümüzde olan iki güzel sözü, 'Ağzının suyu akmak' ve 'Göz hakkıdır-canı çeker' ne kadar değerlidir. Bu sözler tarihsellikle alakalı değil, organsal durumlardır. Başka kültürde söylenen, 'İki kişinin yemeği üç kişiyi aç bırakır' değil bu. 'Paylaşmak çoğaltır' sözüne inanırım ben. Zihinsel eylemlerin organlar üzerine bilinçli ya da bilinçsiz sağlıklı adapte edilmesini önemli bulurum. Zihnimizi iyi düşünmelere ayarlamayı bilmek, olumlamaya çalışmak organlarımızı mutlu eder, onlara haz verir. Bu manada, içimizdeki, ruhumuzdaki sesleri eğitmeliyiz. Neye ne anlam yüklediğimiz eğitimle de veya sınır aşımıyla otomatik olarak gelir. Aynada asılı maskelere şöyle anlam yüklemek istedim birden; yaşamın yükü ağırlaşmış aracın sahibi için. Bunu gören ben bunu sanatsal bir durum olarak gördüm. Sanata simge yapmış oldum. Belki 'maske çöplüğü' olarak da algılanabilir. 

    "Duygular karmaşık mekanizmaları harekete geçirmiştir. Cannon'un ünlü bir deneyde yaptığı gibi, bir kedide korku duygusunu harekete geçirdiğinizde böbreküstü bezlerinin damarları genişlemekte, bezler adrenalin üretmekte, adrenalin kan basıncını yükseltmekte ve dolaşımı hızlandırmakta ve tüm organizmayı saldırı ve savunma için harekete geçirmektedir. Ancak büyük sempatik sinirler öncesinde ortadan kaldırılırsa olay gerçekleşmemektedir. Bu sinirlerin aracılığıyla salgı bezlerinin üretimi değiştirilebilmektedir."
    "Kıskançlık, nefret ve korku gibi duyguların sürekli olmasının nasıl organik değişikliklere ve gerçek hastalıklara yol açtığını bu şekilde saptamaktayız. Endişeler, sağlığı derinden etkilemektedir. Kendilerini endişelere karşı korumayı bilemeyen iş adamları genç ölmektedir. Eski klinisyenler, uzun süreli üzüntülerin ve devamlı endişelerin kanser başlangıcına bile yol açtığını düşünüyordu. Duygular, özellikle hassas insanlarda, dokular ve sıvılar üzerinde çarpıcı değişikliklere yol açmaktadır. Almanlar tarafından ölüme mahkum edilen bir kadının saçları infazdan bir önceki gece aniden beyazlamıştır. Bombardıman sırasında bir başka kadının kolunda kurdeşen çıktığı görülmüştür. Her bombanın patlamasıyla kaşıntı artmış ve daha da kızarmıştır. Joltrain, ruhsal bir şokun kanda belirgin değişiklikler meydana getirdiğini kanıtlamıştır. Büyük bir korku yaşayan deneklerde, daha yüksek sayıda akyuvar bulunmuş, kan basıncında ve kan plazmasının pıhtılaşma süresinde düşüş gözlemlenmiştir. Serumun fiziko kimyasal durumunda çok daha derin değişiklikler meydana gelmiştir. 'Kanını bozmak' deyimi gerçek anlamda doğrudur. Düşünce, organik bozuklukları doğurabilmektedir. Modern hayatın değişkenliği, sürekli olarak gerginlik ve güvenlik yoksunluğu, mide ve sindirim sisteminin sinirsel yapısında bozukluklara, besin yetersizliğine ve bağırsak mikroplarının kana karışacak durumlara sebep olacak sonuçlara yol açmaktadır. Kalınbağırsak iltihapları ve onlara eşlik eden böbrek ve idrar yolu enfeksiyonları, zihinsel ve duygusal dengesizlikleri takip eden sonuçlardır. Hayatın basit ve daha az stresli kaldığı, endişenin sürekli olmadığı sosyal guruplarda bu hastalıklar neredeyse bilinmemektedir. Aynı şekilde modern şehrin karmaşasının ortasında iç huzurunu korumayı bilenler, içi organ ve sinir hastalıklarına karşı korunaklı bir şekilde kalmaktadırlar."
    "... Daha iyi olabilmek için, dikkati dağıtmayan bir çabayla insanın kendisinden çıkması gerekmektedir. Kişi, eylemini belirli bir amaç için düzenlediğinde zihinsel ve organik işlevler uyum içerisine girmektedirler. Arzuların birleşmesi ve zihnin heyecanının belirli bir yönde ilerlemesi içsel bir huzur sağlamaktadır. İnsan, eylemle olduğu kadar meditasyonla da konsantre olabilmektedir. Ancak denizi, dağları ve bulutları, sanatçıların ve şairlerin başyapıtlarını, felsefi düşüncenin büyük eserlerini, doğa kanunlarını ifade eden matematik formüllerini hayranlıkla izlemek yeterli değildir. Aynı zamanda, ahlaki bir değeri elde etmek için mücadele eden, bir şeylerin karanlığı içinde ışığı arayan ve hatta gizemcilik yolunda ilerleyenlere bu dünyanın görünmez temeline varmak için kendinden feragat etmeyi gözeten bir zihin gereklidir."
    "Bilinç eylemlerinin birleşimi, içi organların ve sinirsel işlevlerin çok daha büyük bir uyum içerisine görmesini sağlamaktadır. Ahlaki duygunun ve zekanın aynı anda geliştiği sosyal guruplarda, beslenme ve sinir hastalıkları, suç oranı ve akıl hastalıkları çok daha ender görülmektedir. İnsanlar burada daha mutludur. Ancak daha yoğunlaştığı ve daha uzmanlaştığı zamanlarda zihinsel işlevler sağlık bozuklukları getirebilmektedir. Ahlaki, dini ya da bilimsel bir ideal peşinde uzun yaşamı arar. Kendilerini feda ederler. Bilincin bazı durumları, organizmada patolojik değişikliklere yol açtığı da görülmektedir. Büyük gizemcilerin çoğu hayatlarının en azından bir kısmında, fiziksel ve duygusal olarak acı çekmişlerdir. Dahası düşünce, histeri ve kahinliği andıran sinirsel olguları da beraberinde getirebilmektedir."

    Duanın da zihinsel eylemler üzerinde çok etkisi vardır. Dua, 'psikolojik ve organik işlemler arasında doğasını hala bilmediğimiz bazı ilişkilerin gerçekliğini ortaya koymaktadır.'
    Konu uzundur. Başlangıç için, bir merak oluşması için bu kadar not alabildim. Bir Blog için yeter olduğunu düşünüyorum.
    Sevgi ve saygıyla kalın.















        
    
    


































    
    

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KENDİME BAKABİLDİĞİM ORANDA ALEMDE HER ŞEY TANIDIK

YAZMA İŞİ

31 Mart 2024 Yerel Seçimleri Ardından