ALIŞKANLIKLAR -Michael Young
ALIŞKANLIKLAR
Charles Duhigg'in 'Alışkanlıkların Gücü' adlı kitabı 409 sayfa ve ben 50 sayfasını okuyabildim Ocak ayı başından beri. Tembel olduğumu sanmayın, araya çok başka başlıklar girmekte. Bugün de olduğu gibi, 05:00'de kalktım, İspanyolca çalışacaktım, Dr.İzzet Memi hocamızın gönderdiği bir YouTube videosu'na bakma isteğim arttı; ardından, dün kitaplığımdan aldığım Anthony Giddens'in 'Sosyoloji Başlangıç Okumaları' kitabında bir başlık yazan Michael Young'un, 'Günlük Yaşamda Zaman, Alışkanlık ve Tekrarlama' başlığı dikkatimi çekmişti, bu sabah bu kısmı okudum zihnim biraz açılsın diye. Nitekim, gerdiğim nokta, böyle bir başlık koyarak bu konu üzerinde çalışmaya itmiş oldum kendimi.
İspanyolca çalışma isteğimin güme gitmeyecek, ardından biraz çizim pratikleri yapacağım, bu da aklımda birkaç gündür, ama bunu da biliyorum ki, bu iki konuyu hakikaten 'alışkanlık' haline tez getirmeliyim. Böylece, zamanı çok daha değerli kullanacağımı, bilgiyi daha iyi kalıcı hale getireceğimi, çok da yorulmayacağımı idrak etmiş bulunuyorum. Ama bunu bir düzende şimdiye kadar istediğim şekilde tutamadım.
Eğer saat 05:00 gibi kalkıyorsam, kendime söylüyorum:
05:00-06:00 arası ne istersen yap
06:00-08:00 İspanyolca çalış; çünkü zihnin bu saatlerde çok açık.
Ardından yürüyüşe çık; çünkü hava biraz aydınlandı ve ısınmaya da başladı.
10:30-12:30 yine İspanyolca çalış; hem tekrar hem de yeni şeyler.
19:00-21:00 Çizim pratikleri yap.
21:00-23:00 arası serbest okuma vs. ne istersen onu yap.
Hafta sonu iki gün bu rutinleri yapma. Tatil kabul et, yeni şeylere bak vs.
Emekli birisi olarak, bu programın iyi olduğunu düşünüyorum. Burada iki önemli konu var, bu onun programıdır. Hem dil hem de resim yapmayı öğrenmek. Diğer okumalar meraklanmalarım zati olağan şeyler.
Bu programı çok defa yaptım. Çok defa da uymadım. Bu en son olabilsin diye dört elle sarılacağım. Çünkü, çok değerli zamanlarımı düşündüğüm işleri zamanında bir noktaya getirememeye harcıyorum ve konunun tembeli oluyorum. Daha çok emek, daha çok uğraş, daha çok masada kalarak bel ağrısı, göz ağrısı takip ediyor... Sonunda yılgınlık, başımdan def etme arzusu.. Evet, kolay yol, bu gibi şeyleri kafadan atmak için alışkanlık haline getirmek.
Michael Young soruyor, "İnsanlar yaptıkları şeyleri neden bu kadar çok tekrarlarlar?" diye sorar. "Neden her sabah aynı şeyleri yaparlar? Neden sabahleyin yataktan kalkar, duş yapar, giyinir, kahvaltı eder, gazete okur, mektupları açar, garaja ya da istasyona yürür, meslektaşlarıyla konuşur, aynı kişilere telefon eder?.." ve cevap olarak da, "Bunların hiçbiri insanın biyolojik saati yüzünden yapılmaz." der. "Başka bir deyişle ben, tıpkı biyolojik saat gibi, hem güçlü hem de her an her yerde bulunan ve insan eylemlerini eş zamanlı hale getiren bir 'sosyolojik saat' arıyorum. Bu gücün, alışkanlığın gücü ve hepimizde az ya da çok bulunan, daha önce yaptığımızı tekrar yapma eğilimi, yani adetlerimiz olduğunu öne sürüyorum. Alışkanlık (bazı düzensizlikleri ile birlikte) ne denli döngüsel ise, bilinçli bellek de doğrusaldır. Alışkanlık ve bellek geçmişi bugüne hizmet vermek için saklama yollarıdır. Esas olarak birbirlerini tamamlarlar, ancak farklı amaçları vardır: Birincisi sürekliliği sağlar, ikincisi ise değişimin yolunu açar."
Alışkanlıkların Gücü adlı kitabı WhatsApp gurubumuza Soner arkadaşım önermişti. Özel ve iş hayatımızda davranışlarımızın ardında neler yatar, diye de bir alt başlığı vardı. Alışkanlıklar daima yeniden yaratılır. Ben her bir yeni şeye başladığımda bunu destur edinmeye, işi kafamdan atmaya çalışırım. Doğru olduğunu bildiğim bir şeyi hayatıma kazandıramamak tuhaf bir duygu, yenilmişlik duygusu.
Young, "Çin atasözünün dediği gibi, 'Bir alışkanlık insan bir şeyi ilk kez yaptığında başlar.' Alışkanlıklar, omotatikleşsin, düşünülmeden yapılsın diye tekrarlamalarla yaratılır ve yerlerine yerleştirilir. William James, Psikolojinin İlkeleri adlı eserinde, alışkanlığı 'toplumun muazzam düzen tekeri, en kıymetli muhafazakar faili' olarak tanımlamış ve çok önemli bir yere yerleştirmiştir. 'Sıkça tekrarlanan herhangi bir zihinsel eylem dizisinin kendini sürekli kılma eğilimi vardır. Böylece benzer şartlar altında, bilinçle şekillenmiş, hiçbir amaç düşünmeden ya da sonuçlüara ilişkin herhangi bir tahmin yapmadan, kendimizi, otomatik bir biçimde, daha önce düşünmeye duyumsamaya ya da yapmaya alışık olduğumuz şeyleri düşünmeye, duyumsamaya ve yapmaya hazır buluruz'. James'e göre alışkanlık ikinci doğadan fazla bir şeydir."
Wellington Dükü, "Alışkanlık insanın ikinci doğasıdır diyorlar. Oysa alışkanlık doğadan on kat daha doğadır!" der. Bir öykü vardır, muzip birinin anlattığı, doğru olmasa da oldukça önemlidir. "Bu adam, işten çıkmış evine doğru giden kıdemli bir asker görür; evine akşam yemeğini taşımaktadır. Muzip adam ansızın 'Dikkat!' diye bağırır. Asker o anda ellerini iki yana indirip hazır ola geçince etini ve patatesini yere düşürür. Asker mükemmel yetiştirilmiştir ve bu eğitimin etkileri onun sinir sistemine kazınmıştır."
Bu öykü aynı zamanda James'in "Alışkanlıkta tek emir başlamaktır" ifadesini de açıklar. Başladıktan sonra hareketler otomatikleşir. 'Otomatiğe bağlamak' tabiri gibi. Otomasyonun farklı aşamalarında, buna vaktiyle, babam Avusturya'da bir fabrikada çalışırken, 'Bantta çalışıyoruz, hiç düşünmeye gerek yok, hep aynı işler, sıkıcı, monoton oldu, makine olduk...' derdi. Zaman tamamlanırken düşünce istemez, öğrenme istemez, çünkü her defasında öğrenmek yorucu olabilir, fakat bir kez alışkanlık haline getirilirse, onu tekrarlamak çok doğru ve hızlı olur. Fabrika sahipleri de bunu arzulamıştı. Daha sonra tarım sera yöntemleriyle otomatik hale girdi. Çok şey var söylenecek, ama konuya göre esasları kabul etmek ve geliştirmek önemli. Bunu dikkatten kaçırmamak lazım. Babam belki erken emekliliğini yıllardır çalıştığı tek bu fabrikadan isterken, çok sıkılmış da olabilir. Ama fabrika sahibi para kazanmalıydı, işler çoktu, aynı alanda daha fazla kazanma fikri 'insani değerleri' bir tarafa ittirmişti felan.
Ama biz, alışkanlıkların gücünü, olumlu gücünü gösteriyoruz bu yazıyla. Mesela, okuma ve yazma alışkanlıklarının kazanılması başlangıçta zordur, ancak "bir kez kazanıldığında her ikisi de çok etkili olabiliyor. Piyanoyu ustalıkla çalmayı öğrenmek yeni başlayan biri için çok zordur. Acemi piyanistin dokunaklı beden hareketleri ve tuşlara kaba saba basışı kulağa hoş gelen herhangi bir sesin asla elde edilemeyeceği izlenimini verir; ancak birkaç yıl sonra eller sanki doğduğundan buyana tuşlara basıyormuş gibi notalar üzerinde hoplayıp zıplamaya başlar. Bu beceri yorulmak bilmeyen tekrarlar sonucunda elde edilir. Bu gibi durumlarda iradenin bir eylemi (ebeveynlerin ya da öğretmenlerin kandırmacasının verdiği cesaretle de olsa) bir alışkanlığı başlatabilir, ancak irade daha sonra bunu söylendirmek zorunda değildir."
Ben bir şeyi, özellikle öğrenme metoduna ilişkin bir şeyi alışkanlık haline getirmek isterim. Rutin değil, monotonlukla değil. İçinde rahatlamaların olduğu, esnemelerin olduğu ama esas düzenin bozulmadığı.
Michael Young, "Alışkanlıklar genellikle üzerinde düşünülerek seçilmezler. Kendi kendilerine ortaya çıkıverirler. Bunlar aşılanmamış yaban çiçekleridir. Bu alışkanlıklar ortaya çıkışlarını birbiriyle örtüşen bir dizi avantaja borçludur." der. 4 Avantajı açıklar:
1. Alışkanlık, eylemlerin başarılabilmesi için gereken beceriyi geliştirir.
2. Alışkanlık, yorgunluğu azaltır.
3. Alışkanlık, sadece nasıl yapılacağı bilinen, tekdüze işleri yapmak için harcanan çabayı ekonomik hale getirmekle kalmaz, nasıl yapılacağı bilinmeyen işlere daha büyük dikkat sarf edilmesini de sağlar.
4. Alışkanlık, belleğin tutumlu kullanılmasıdır.
Alışkanlık olmadan, her gün aynı konuyu yapar olduğumuz halde, üzerinde düşünmeye çalışmak, karar vermeye çalışmak bir unutkanlık hastalığına yakalanmak gibi gelir insana. Nitekim, Young, "Her gün alışkanlık olmadan, ne yapmak gerektiği konusunda kafa yormaktan daha fazla bir şeyler yaparak geçecek ve günün bir parçası bile başka bir şey yapmak için işe yaramayacaktır. Ta ki herkes bundan vazgeçip, evden hiç çıkmamaya karar verene kadar. Tekerleği, her gün şöyle dursun, her yıl belleğin yardımıyla yeniden keşfetmek zorunda kalmak bile insana katlanılmaz bir azap gibi gelebilir." der.
Konu benim bu düşünce ve alıntılarımla böyle. Alışkanlıkların Gücü adlı kitabı bitirdiğimde buraya başka açılardan yaklaşımları alacak olmaktan şimdilik mutluyum.
"Günlük yaşamımızda ne kadar çok ayrıntıyı otomatikleşmenin gözetimine emanet edebilirsek, aklımızın daha üstün güçlerini kendilerine uygun işler yapabilmeleri için o kadar fazla bağımsız bırakabiliriz. Hiçbir alışkanlığı olmayan, her fincan çayı içmek, her sigarayı yakmak, her gün kalkmak, yatmak ve her küçücük işe başlamak için bile iradesini kullanarak karar vermek zorunda olan kararsız bir insandan daha mutsuz biri olamaz. Böyle bir insanın zamanının tam yarısı, mevcut sorunların -o kişinin benliğinde bilinç düzeyine çıkmayacak kadar yer etmiş olması gereken- çözüm yollarından hangisini seçeceğine karar vermek ya da verdiği karardan pişman olmakla geçer. Eğer herhangi bir okuyucum, henüz benliğinde yer etmemiş böyle günlük görevleri yerine getirmek için uğraşıp didiniyorsa, sorununu çözmek, işlerini düzene sokmak için hemen şu anda çalışmaya başlamalıdır."
Yukarıdaki programı yapmam bu manada iyi oldu. Bu kendimi iyi bir yönlendirmeye itecek. Buna seçicilik demek isterim. Jerome Bruner seçicilik konusunda şunları söyler, "Seçicilik hem bir kural hem de sinir sistemidir, Lord Adrian'ın ifadesiyle, belirtiler taşıyan bir sistem olduğu kadar yorumsal bir hiyerarşi sistemidir. Duyumsama ve bilme 'sanatları' nın, son derece sınırlı bilgi edinme ve işleme kapasitemizi değerlendirmemize dayandığını da öğrenmiş bulunuyoruz. Bu kapasiteyi çok geniş bir deneyim yelpazesini, kavramlar, dil, metafor, mit ve formüller gibi az sayıda sembol içinde yoğunlaştırma yöntemlerini öğrenerek değerlendiriyoruz. Bu sanatı uygularken başarılı olamamanın bedeli ya sınırlı bir deneyim dünyası içinde sıkışıp kalmak ya da aşırı bir bilgi yükünün kurbanı olmak olarak ödenmektedir."
"Bruner bu düşüncelerine formüllerden sonra alışkanlıkları da eklemiş olmalıydı. Alışkanlık, eylem için bilinçsizce yorumlanan bir anıdır." der Michael Young.
Saygı ve sevgiyle kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder