ÖNEMLİ İŞLERE ÖNCELİK -Stephen R.Covey-A.Roger Merrill-Rebecca R.Merrill
ÖNEMLİ İŞLERE ÖNCELİK -Stephen R.Covey-A.Roger Merrill-Rebecca R.Merrill
"Bazı insanların temsil ettiği şeyler bizi hep etki altında bırakmıştır. Etkin, çalışkan, işlerinin hakkından gelebilen, özenli, dünyada bir iz bırakmaya kendilerini adamış insanlardır bunlar."
390 sayfalık kitap, "Daha sıkı, daha akıllıca, daha hızlı çalışmak da sorunu çözmüyorsa, ne çözebilir?" sorusuyla başlamış. Kendi adıma, önemli işleri öncelediğim zamanlar öncelemediğim zamanlardan kat kat fazla oldu. Bu bir, başarılı olma prensiplerinden birisi. Elimin altında küçük bir cep defteri veya kartlara yazmışımdır günlük, haftalık ve de önümüzdeki ayların yapılacak notlarını. Nitekim, alışkanlık oldu. Böylece hem işler sıraya giriyor hem de zamanı iyi kullanmış oluyorum. Yapamadıklarımı veya unuttuklarımı da ne kadar ötelemem gerektiğini bilmiş olmanın rahatlığıyla kalan işlere dört elle sarılıyorum.
2015 Ocak ayında okuduğum bu kitaptan aldığım alıntıları her zaman olduğu gibi defterlerimden birine yazmışım. Okuyuculara buradan daha bir kısa özet geçeceğim. Umarım bu konuya ilgi duyanlara faydası olur. Ben bu notları şimdi yazarken, hala öğreniyorum.
Bir de okuyucu bütün her şeyi sonuna kadar okumalıdır, okumak yazmak kadar yorucu değildir çoğuna göre. Helva yapmıyoruz, sıcağı sıcağına tabağa gelip çatallanacak şeyler değil bunlar :))
"Daha sıkı çalışırsak, işleri daha iyi ve daha çabuk yapmayı öğrenirsek, yeni bir araç veya gereç kullanırsak, ya da belirli bir şekilde dosyalama ya da planlama yaparsak, her şeyi başaracağımız söylendi. Bu gerçek midir? Vardığımız sonuç çaresizlik ve suçluluk hissi olmasın eğer başaramazsak."
"Karşıladığımız ihtiyaçların kendileri ne kadar önemliyse, bu ihtiyaçları nasıl karşıladığımız da o kadar önemlidir. Yaşam kalitesi yaratma yeteneğimiz temel insani ihtiyaçlarımızı gidermeye çalışırken yaşamlarımızın dışsal gerçekliklerle ne derece uyum içinde olduğuna bağlıdır."
"Birçoğumuz, sırf bir şeye değer verdiğimiz için, ona ulaşmanın yaşam kalitesini yükselteceğini düşünür. Örneğin, 'Daha fazla para kazandığımda...Yeteneğim anlaşıldığında... Lüks bir ev veya...' Değerler üzerinden yoğunlaşmak, geleneksel zaman yönetimi yaklaşımının başlıca yanılsamalarından biridir."
"Önemli işler sizin önceliklerinizdir. Neye değer verdiğinize karar verin ve verimli bir şekilde onun peşinden gidin. Bu yaklaşım, her birimizin kendi yasasına tabi olduğunu düşünmemize ve başka insanlara kendi hedeflerimizi gerçekleştirmemize yardımcı olacak kaynaklar veya nesneler olarak bakmamıza yol açan bir kibirlilik yaratır."
"Değerler, ilkelere değer vermediğimiz sürece, yaşam kalitesi açısından bir sonuç vermez. Dördüncü kuşağın önemli bir yanı, kendi değerlerimizden bağımsız 'önemli işler' olduğunu kabul edebilme tevazusudur. Yaşam Kalitesi, bu 'önemli işleri' ne derece kendi önceliklerimiz haline getirdiğimize ve yaşamlarımızda fiilen öncelik verebilecek gücü kazandığımıza bağlıdır."
"Dünyadaki tüm dilekler ve hatta tüm çalışmalar, geçerli ilkelere dayanmıyorlarsa, yaşam kalitesi açısından sonuç vermeyeceklerdir. Düşlemek yeterli değildir. Denemek de yeterli değildir. Hedefler belirleyip basamakları tırmanmak da. Birşeylere değer vermek de. Çabamızın sonuca varacak şekilde pratik gerçeklere dayanması gerekir. Ancak o zaman düşleyebilir, hedefler belirleyebilir ve onlara erişmek için kendimizden emin bir biçimde çalışabiliriz."
"Bir durumda belirli bir yöntemle olumlu sonuçlar elde edebiliriz, ama aynı yöntemi başka bir durumda kullanmaya kalktığımızda, çoğu zaman işe yaramadığını görürüz. Belirli bir yöntemin öngörülmediği durumlarla karşılaştığımızda, çoğu kez kendimizi yetersiz ve ne yapacağını bilmez bir halde buluruz."
"Meydan okuma-Karşılık verme.. Önümüze engeller koyarız ve bunları çözmeye meydan okuruz. Başka; çevre önümüzde bir takım engeller koyarak meydan okur; birey kurum ya da toplum buna karşılık vermenin bir yolunu bulur. Sonra başka bir meydan okuma, başka bir karşılık gelir ve bu formül sürekli olarak tekrar edip durur. Sorun, bu tepkilerin bir sisteme bağlı hale gelmeleridir. Sanki çimentodan dökülmüşler gibi katılaşırlar. Düşünce ve hareket tarzımızın bir parçası haline gelirler. Yöntem ya da uygulama olarak iyi olabilirler. Ama yeni bir engelle karşılaştığımızda, eski uygulamalar geçerliliğini yitirir."
"İlkelerin gücü, evrensel, zamana bağlı olmayan, her zaman geçerli doğrular olmalarında yatar. Yaşamlarımızı ilkelere dayalı olarak kavrar ve yaşarsak, çabucak uyum gösterebiliriz; bu ilkeleri her yerde uygulayabiliriz. Kaliteli bir yaşam sürmek için şart olan ilkeler vardır. Her zaman geçerli ve güçlendirici olan bu doğrularla tutarlı bir şekilde yaşamanın sürekli arayış ve çabası içinde olmaya dayalı bir yaklaşımın etkililiğini doğrulamaktadır."
"İnsana özgü temel ihtiyaç ve yeteneklerin etkili biçimde gerçekleştirilmesinin bağlı olduğu yasalar vardır. Mesela, Çiftlik Yasası.
Çiftlik Yasası: Bu dış gerçeklerin dünyamızı nasıl yönettiğini anlamanın en iyi yollarından biri Çiftlik Yasasını düşünmektir. Toplum ve iş hayatında her nasılsa doğal süreçleri bir kenara itip sistemi aldatabileceğimizi ve yine de kazançlı çıkabileceğimizi düşünürüz. Bu kanıyı destekleyen bir sürü delil olduğu da görülür
Hayattan geçer not almak için yaşam tarzımızı zora sokmadan yaşamak isteriz. Çiftlik yasasını hiç bilmeyiz. Başka bir kümeye geçtiğinizde kendinizin farkına varırsınız. Kimliğinizi sorgulamak zorunda kalırsınız mecburen.
Doğal süreçleri zorlamaya çalışmak (Tilkilik yaparak iş görmek), ama sonunda uzun vadede bunun mümkün olmadığını öğrenen tecrübeler var. Hiçbir şekilde ilkeler bağlı olmayan bir değerler sistemine kendimizi sokmakla yaptığımız aptallığı telafi etmek için yıllarımızı verebiliriz.
Bir çiftlikte savsaklanmış işleri bir gecede bitirmek için 'sabahlamayı' düşünebiliyor musunuz? İlkbaharda ekmeyi ihmal edip, tüm yaz aylarında postu serip, güz aylarında hem toprağı sürmek, hem tohumları ekmek, hem de sulayıp tarlanın bakımını yapmak ve bir gecede verimli bir hasat elde etmeyi beklemek nasıl olurdu?
Çiftlik gibi doğal sistemlerde, ihmal edilmiş işleri son gün yapmaya kalkışmak işe yaramaz. Toplumsal bir sistem değerlere dayalıdır; doğal bir sistem ise ilkelere. Kısa vadede, her şeyi son dakikaya bırakmak toplumsal bir sistemde yürür gibi gözükür; pratik çözüm ve tekniklerle, başarı elde etmiş gibi görünebilirsiniz. Ama uzun vadede, Çiftlik Yasası, yaşamın tüm alanlarına hükmeder. Okul yıllarımızda son gece 'sabahlamadan' sınıf geçmiş olmayı ne kadar isterdik değil mi? Çünkü eğitim almadan diploma almış oluyoruz. Okulun toplumsal sisteminde başarılı olmakla, zihnimizi geliştirmekle -analitik, yaratıcı, derin soyutlama düzeylerinde düşünme yeteneği, sözel ve yazılı olar iletişim kurma, sınırları aşma, miadı dolmuş uygulamaların ötesine geçip, sorunları daha yeni, daha iyi yöntemlerle çözme yeteneğini geliştirmekte- başarı kazanmak arasında bir fark olduğunu eninde sonunda anlıyoruz.
Ya karakter? Bir gecede dürüst, yürekli, şefkatli ya da sağlıklı bir kişi haline gelebilir miyiz? Aburcabur yiyip hiç idman yapmadan geçirdiğiniz yıllarınızı, maraton koşusunun arifesinde idman salonuna gidip orada sabahlayarak telafi edebilir miyiz?
Ya evlilik? Bunun okul yasasına mı, yoksa çiftlik yasasına mı tabi olacağı, ne kadar uzun sürmesini istediğinize bağlıdır. Evlenen kişilerden birçoğu, yaşam tarzını hiç değiştirmek istemez. Evli bekarlardır onlar. Ortak vizyonun, fedakarlığın, şefkatin, yumuşaklığın ve düşünceliliğin tohumlarını yeşertmek için zaman harcamazlar, ama hasat zamanı ayrıkotu biçmeye başlayınca da şaşırırlar. Sorunu halletmek için kullanmaya kalkıştıkları toplumsal sistemin pratik çözümleri ve kişilik etiği teknikleri, işe yaramaz. Bu 'çözümler', mevsimler boyu ekmenin, işlemenin ve bakımın yerini alamaz.
Kısa vadede, 'pratik çözüm'lere başvurup görünürde başarı elde edebiliriz. Onları etkileyebilir, onlara çekici gelecek bir tavır takınabiliriz. İstediğimiz tepkiyi göstermeleri için, hangi manivelayı çekmeli, hangi düğmeye basmalı türünden manipülasyon teknikleri öğrenebiliriz. Ancak uzun vadede Çiftlik Yasası yaşamın tüm alanlarında egemendir; mahsul yokken hasadı kaldırmış gibi yapmanın yolu da yoktur. Ne ekersek, onu biçeceğimizi henüz öğrenemeyenler var."
Öğrenerek, dinleyerek, karşılık vererek eğitelim kendimizi...
Sevgi ve saygıyla kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder