KIŞ GELİYOR
KIŞ GELİYOR
Bunu dillendirirken, derin bir anlam arama çabasındayım. Zaman bizleri bir yerlere sürüklerken, gündelik ilişkilerimize dalmış, temel eğilimleri sezemez, fark edemez oluruz; bi de bakmışız ki on iki ay geçip gitmiş.
Başkalarının akıntıları mı, yoksa kendimiz bi kendimizi bir yerlere sürüklüyoruz? Bu soruya her iki taraftan, umutlu ya da umutsuz cevaplar vermek mümkün. Ama bizim işimiz, bu yazıyla 'niyete bağlı düşünmek' tir. Niyet, iyi olmalı elbette.
Kız değil, kış geliyor; biraz dinginleşsek mi? Bazı ülkelerde yıl çoktan kapandı desem yeri. İki ay öncesinden yılbaşı süslemeleri başladı, şehrin birkaç merkezinde ağaçlar süsleniyor; herkes birbirine hediye seçmekle meşgul. İdeolojik kavgalar, makro milliyetçilikler, mezhep çatışmaları çoktan bitmiş, herkes birbirine demokrasi pompalamakla meşgul. Kimse kimseye düşman kılınmak veya olmak istemiyor.
Kış gelirken, önümüzdeki yıla bakarken, çağdaş değerlere bakıp, kendimizi o yola sokmak gayesi; milyarlarca insana dost olmak gibi bir anlam taşıyabilir. Elimi çabuk tutabilirsem, bu kışı zihinsel ve fiziksel olarak rahat ve üretken geçirme olasılığım yüksek olabilir. Allah'tan yol açıklığı isteğinde bulunarak elbette.
Elbette sorunlarım ve hiç istemeyeceğim şeyler başıma gelecektir; bu da takdir olmalı. Bütüne baktığımda, yani evrensel boyutta, bunun bir dengeleme işi olduğuna inanıp, fazla kaygı ile kendimi helak etmemeye çalışacağım.
Sözgelimi, ömürleri boyunca birbirine düşman olan Gabriel Garcia Marquez ile Mario Vargas Llosa uysalca kaderlerini bekleyen aynı rafta, kitaplığımda yanyana dostça dururlarken, ben onları orada görmekten mutluyumdur. Zihnimiz bir şeyi başkalaştırarak bizi kurtarabilir de, acıtasyonda ezebilir de. Kararlar verebilme ile yeni kimliklerin edinilme işidir bu. Özellikle, yeni bir şeye başlamak için, bir noktayı esasa almak ve ardından başlamak.
Yağmurda, kar yağdığında, soğuk günlerde eve kapanma hem erken olur hem de mecbur kalınır buna. Takriben iki bin kitabı karton kutularından alıp çıkarma fırsatını bir okurun sahip olduğu ayrıcalıklar ve sorumluluklar üzerine derin düşüncelere dalmak üzere değerlendirdiğimde; dışarıdaki olumsuz şeylerin yıkıcı etkisi ve evdeki huzursuzluğuma karşılık bir dengeleme arayışı olarak yorumlamak tümden yanlış olmayabilir.
Sabah ezanı okunalı bir saati geçti. Meymenetsiz, duraksız, yol kenarında dolmuş bekleyen insanları görüyorum EkoFiko dükkanımın çalışma odasının penceresinden. Hava keskin soğuk bu saatte. Bana bu yazıyı yazdıran da bu oldu, Neden kapalı bir durak yok otobüs ve dolmuş bekleyen bu insanlar için? Muhafazakar toplumlardaki sineye çekmenin anarşistçe yıkılması gerekiyor. Kış gelirken kaplumbağa kabuklarındaki evlerimizde sıkışa sıkışa yaşamak, iki odaya doluşmak açık seçik görüldüğü üzere istenmeyen de bir şey.
Sırf bir kimse varlığımızı kabul ettiği için varolmaktayızdır. Algılanmak varolmaktır, deyişini hiç unutmam. Kış geliyor derken, geniş zamanı algılamış olduk. Monoton yaşamı olanlar kış aylarında hayatlarına 'arasözler' katmakla meşgül olsalar iyi olur. Yoksa, Nuri Bilge Ceylan'ın 'Kış Uykusu'. Onu da izleyip anlayamayanlar çoğunlukta.
Hayal gücünün solukluğunu hissetmişlerden olmak iyi bir şey ve onu dönüştürmek için de anlaşılabilir 'Kış Geliyor' hatırlatması. Vakit varken, plansız programsız kalıp işimizi daha da zorlaştırmayalım.
Kendimize dönük merhametin gücüyle, 'Tomas'tan bir farkım olsun' demek için Kış'a inanç geliştirmek üzere sevgi ve saygıyla.
Yorumlar
Yorum Gönder