HEDEF KOY, ONA GÖRE ÇALIŞ
HEDEF KOY, ONA GÖRE ÇALIŞ 
Git kondisyonunla uğraş, motive et kendini, başı dik tut, koyduğun hedef için kendinle rekabet et. Kendinle ahbap çavuş olma; kendi çapında evrilip durma... Kafayı yeme.
Yukarıdakilerin hepsi de sıkıcı tespitler, emir gibi de telakki edilebilir, yazanı da, söyleyeni de antipatik edebilir. Bu konuya girmek benim için inanın biraz da 'gereksiz' gibi de. Ama aklımda olduğu için eninde sonunda değinmem gerekecek, rahatlayacağım.
Kendine sor, zaafın ne, rekabet etme şansın ne? Aktiflerini bir başkalarınki ile karşılaştır. Dünya standartlarının neresindesin? Her zaman tıfıl mı, kafası karışık mı olacaksın? Bekleyecek misin, bir başkası yola çıksın, sen uyandığında gidersin ardından. Günler geçip giderken, şehrinde olan bitenler kimin için, kime bir şeyler vermek için yapılıyor? Gidersen eğer, gittiğin yerlerde apışıp kalmak nasıl bir duygu dilsizlikten? Katıldığın bir seminerde, yanında oturanlarla veya masada hangi nedenle suskun kalmayı, pısırık durmayı zorunlu seçmektesin? Eğer bir kariyer yoluna düşeceksin, eğer işini geliştireceksen, eğer bir sevgilinin elinden tutacaksan, aile kurup çağdaş çoluk çocuk yetiştirme derdinde isen veya memur, işçi isen bir yerde... uzun süreli duruşumuzu ne ayakta tutacak aydın kimliğimizden ve davranışlarımızdan başka? Büyük ölçüde, birikimlerimizle iletişimi sürdürürüz. Zavallı, aciz çırpınmalar hemen görülür, fayda vermez, alaya bile alınır.
Nasıl teknoloji ve iletişim devrimine karşı durulamıyorsa, birey olarak biz de kendimize ayar çekmek zorundayız. Zaaflar ve tutuculukla, 'bana göre' lerle keşke yürüse toplum içindeki düzenimiz. Varolmak istiyorsak, hedef koyup, ona göre çalışıp, seçme ve seçilme özgürlüklerimizi artırmalıyız. Mutluluğun bir amacı da budur. Bu yaşam boyu sürebilecek bir coşkudur aslında, eğer iyi kurgulanılırsa.
Ayarlamalar yapmamız lazım kendi kendimize. Arka planları görmemiz, aldatıcıları seçmemiz, doğru tahliller etmemiz, çoluk çocuğumuza karşı yalanlara sığınmamak için ruhumuza uygun şekilde üstüste yenilikler koyarak ilerlememiz lazım. Cahilhane duygularımızı sevindirmek için yerimize yapışa yapışa gezinmek ilerideki gelişim maliyetimizi artıracaktır. Cahilliğin bir son tüketim tarihi vardır. Dolayısıyla, oraya gelince anlaşılır geri adım atmalar.
Akli melekeleri kaybetmemek için, sağduyuyu yitirmemek için zihnimizi taze ve çalışır halde tutmak zorundayız. Dünya aydınları, aydınlığın, direnişin, bağımsızlık ruhunun, yurtseverliğin ve bütün dünya insanlığını sevme çağdaşlığının ışıkları olmaktalar. Ne mutlu ki onlar var, her şeyi bizim yapmamıza gerek kalmıyor. Yerli yersiz kendimizi kullanmadan, anlamlı şeylere kendimizi heyecanlandırabilirsek, dimdik hayatta durma şansımızı artırır, öte yandan kötü niyetli insanları da objektif anlayabiliriz, öngörümüz kuvvetlenir ve tedbirleri önceden alabiliriz işler en kötü noktasına gelmeden.
"Barış yanlısı iyi siyahi rahip konuşurken biri ötekine, 'En büyük korkum şu' der, 'bir gün beyazlar bize sevgiyle yaklaşacaklar ama bizden sadece nefret görecekler' der." İnsanın kendisini vaktiyle emek vererek yetiştirmesinin önemini anlatan bir anlatı bu.
Birey toplumsal ilişkileri ile ele alınır, değer görür ürettikleri yanında. Topluma karşı ayak oyunları her zaman yerini bulmaz. Çalışmaları politik olmalı aynı zamanda. Ayak oyunlarını anlamak için, makas oyunlarını görmek için tutunacağımız şeylerin en başında geleni aklın evrensel değerlerle yağlanmasıdır. Manzarayı tam ve net görmek için kültür yağdanlık işi görür.
Hedefin amacı gerçekleştirmesi şart değil. Arabayı fazla duvara çarpmamak için çaba gösterilmeli, yolculuk yapılırken keyif alınmalı, kendimizi domine ede ede çalışmalıyız. Önemli olan, bilindiği üzere yolculuktur, hedefe varmak değil. Yolda gördüklerimizdir, yaşadıklarımızdır öğreten.
Ufak ufak düzenli çalışmalar, değişik konularla ilgilenmek aslında uyumlu eylemdir. Hacmin yavaş yavaş artması, aslında olumsuzlukların azalması demektir.
Şerit değiştirin, eğer durduğunuz şeritten rahatsız iseniz. Şerit değiştirin, eğer durduğunuz şeritten rahatsız değilseniz; uyutur sizi aynı şeritte sürekli yolculuk ve dalıp gidilirse uyku da getirir. Sollayın bir kaç arabayı, hareketlenin, ara sıra gaza basın, başka yollara girerek manzarayı değiştirin. Kenarlardaki yollar kimvurduya gitmesin.
İnsanperver... Bunu başkalarına satmayı deneyin. Bu kelimeyi notlarımda ilk kullanıyorum, yeni nesle ideolojik eksende başlık olsun çevre hukukunun insan hakları hukukundan daha bir öne çıktığı şu günlerde. Çok çalışanlar gibi davranmak için gerekçelerimiz olsun, mini hedeflerimiz.
Bugün Avrupa Komisyonu bangır bangır 'dünyayı bizim gibi gelişmiş ülkeler kirletti, mahvetti.. şimdi bunun çaresini bulmak zorundayız, çok da geç kaldık, yasaları çıkarmak ve mecbur etmeliyiz..' diye dava insanlarına kapısını ardına kadar açtı, komisyonlar kurulmakta, çalışmalar bütün gençliğe yayılmakta... Politikamızla, gençliğimizle, aydınlarımızla buralarda yerlerimizi almalıyız. Ülke olarak bu zirvelere katılmakta imtina etmemeliyiz. Hem hesap sormalıyız hem hesap vermeliyiz aynı masa etrafında.
Dümeni lütfen, 'Hedef koy, ona göre çalış' a kırın. Düşük profilli olmayın. Kutuplaşmalara sığınmayın. Demokrasi ve fırsat eşitliğine inanın. Gurupların sürüler halinde yaşadığını bilerek, birey olma bilinciyle yaşayın. Politikacılar sistemleri şahıslarına kurarlar, bunu görün. Düşük profilli olanlar genelde korkuyla yaşarlar çemberden çıkmamak için. Sanatı ve gelişmeyi sevmezler. Turistik işleri yağma gibi, ormanları kereste gibi görürler. Adalet değil de güç peşinde olurlar. Zaten muhalifleri de sevmezler. Pervasızca saldırırlar. Sinik ve silik bir yüz geliştirirler. Yeter okumaz ve derslerini vaktiyle çalışmazlar. Ahkam keserken, görürsünüz ki doğmalara boğulmuşlardır..
Hedef koyarak çalışmanın gerekliliğinin bir nedeni de, bu profilin altında ezilmemektir. Öğrendiklerimizle toplumun sağlığını yükseltmektir, ışımaktır, el vermektir, faydacı olabilmektir bilene bilmeyene, canlıya cansıza.
Dört duvar arasında kendimizi ve sevdiklerimizi korumaya çalışmakla keşke sağlıklı yürüse işler. Ama öyle olmuyor. Evde televizyonlar, gazetelere bizleri aldatırken, dışarda kitle imha silahları üretilirken, halklar birbirine kırdırılırken... tembellik neyimize.
Çoğulcu yaşadıkça anlayacaksınız veya başınıza geldikçe. Derdimiz, başa gelmeden önce!
Sevgi ve saygıyla kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder