ÇÜRÜMENİN KİTABI -Emil Michel Cioran
Emil Michel Cioran 'Çürümenin Kitabı' nı yazdı. 

10 Numaralı defterimin 19. sayfasına Yazarı konuk etmişim iki yıl önce. Bir de 'Tahammülümüzün Kilit Noktası' diye başlık koymuşum. Bu başlığı neden koyduğumu şimdi hatırlamıyorum. Belki kitaptaki bir ara başlıktı. Ben alıntıyı buraya aktarıyorum, önemli olan buydu.
"Merhamet dolu bir hayal gücünün yardımı ile acıları kaydedebilen, herhangi bir anın bütün özüntülerini ve bütün bunaltılarıyla her zaman olabilen, -böyle bir varlığın olabileceğini farz edersek- o kişi bir sevgi canavarı ve gönül tarihinin en büyük kurbanı olurdu.
Ama böyle bir imkansızlığı tasarlamamız imkansızdır, faydasızdır. Bizzat kendimizi incelemek, kendi alarmlarımızın arkeolojisini yapmak kafidir. Günlerin azabı içinde ilerlememiz, bunların seyrini acılarımız dışında bir şeyin durduramamasındandır; ötekilerin acıları bize, izah edilebilir ya da aşılması mümkün görünür: Yeteri kadar irade, cesaret ya da zihin açıklığı olmadığı için acı, bize meşru ya da gülünçlük derecesinde anlaşılır görünür; böyle olmasa, duygularımızın değişkenliği içinde tek sabit şey matem olurdu. Fakat sadece kendimizin matemini tutarız. Eğer etrafımızda sürünen sonsuz sayıdaki can çekişmeyi, birer gizli ölüm olan bütün hayatları sevip anlayabilseydik, acı çeken varlık sayısında kalp gerekirdi bize. Ve geçmiş üzüntülerimizin tamamını mevcudunda bulunduran, mucizevi bir şekilde güncel bir hafızamız olsaydı, böyle bir yükün altında çökerdik.
Hayat, ancak hayal etme gücümüzün ve hafızamızın zayıflıklarıyla mümkündür. Kuvvetimizi, unuttuklarımızdan ve aynı andaki kederlerin çokluğunu tasavvur etme yetersizliğimizden alırız. Evrensel acıyı o lahzada anlayan ve hayatta kalabilen kimse olmazdı. Her yürek ancak belli miktarda acıya göre yoğrulmuştur çünkü...
Tahammülümüzün adeta maddi sınırları vardır; halbuki, her kederin yayılması bu sınırlara erişir ve bazen onları aşar. Çoğu zaman hüsranımızın kökeni budur. Her acının, her kederin sonsuz olduğu izlenimi de buradan doğar. Gerçekten de öyledir, ama yalnızca bizim için, yüreğimizin hudutları için; yüreğimiz geniş bir alanın boyutlarında olsa dertlerimiz daha büyük olurdu; çünkü her acı dünyanın yerine geçer ve her kedere başka bir evren gerekir.
Akıl beyhude yere bize rastlantısallıklarımızın sonsuz küçüklükteki boyutlarını göstermeye verir kendini; kozmogonik çoğalma eğilimimiz önünde başarısızlığa uğrar. Bundan dolayı hakiki çılgınlık, asla tesadüflere ya da beynin felaketlerine değil, yüreğin uydurduğu yanlış bir mekan anlayışına bağlıdır. "
Yorumlar
Yorum Gönder