GEÇEN GİDEN BİR HAYAT VAR

    GEÇEN GİDEN BİR HAYAT VAR
    
    Lev Nikolayeviç Tolstoy, "Kalbine bir sor, böyle yaşanır mı?" diye yazar. Yılmaz Erdoğan, "Kaça ayrıldık bilmiyorum, ama ayrıldık." ve Kafka Okur adlı dergideki, "Beni böyle perişan eden şey umuttu." diye karşıma çıkar yaşanan günlere serzeniş.
    Zülfü Livaneli, "Belli bir yaşta insanın kendini kanıtlama çabası, kendini anlama çabasına dönüşmelidir." der ve devam eder: "Ne var ki bazıları yaşlanır ama olgunlaşamazlar; ömürlerinin sonuna kadar başkalarının kendileri hakkında ne düşündüğü en önemli konu olarak kalır. Beğenilmek, sevilmek ister ve bütün güçleriyle bunu sağlamak için uğraşırlar. Bazıları da belli bir olgunluğa erişince, kendilerini beğendirmeye çalışmaktan vazgeçer ve dünyayı daha rahat bir gözle seyretmeye başlar. Bu aşamada kişinin 'nasıl göründüğü' sorusu önemini kaybeder; bunun yerine kendisinin 'dünyayı ve insanları nasıl gördüğü' öne çıkar. Değeri ölçülmeye çalışılan kişiden, değer ölçmeye geçiş aşamasıdır bu. O kişi artık yarışta değil, jüridedir. Altın değil, sarraftır. Aktör değil, yönetmendir... Ve bütün bunlar eğer bir içi disiplinin tutarlılığını taşıyorsa, o kişi dünyanın nirengi noktalarından biri olur. Çevresindeki insanlar için bir ayar haline gelir. Böyle bir insan bir terazidir, bir ölçüdür." Velhasıl, "Evren içindeki insanı hangi ölçekte değerlendireceklerinin farkındadırlar." diye de bitirir sözünü. 
    Daha kısa ve özet halinde kendimi bilgilendirmek için defterlerime çokça baş vururum. Şükür ki, vakitlice epey konuya ucundan kıyısından çalışmışım, halen de çalışmaktayım. Çoğu insan günlük yazar ve günlüklerini sonra oturup şöyle baştan sona bir okumaz. Bu tutum ünlü günlükçülerde bile vardır. Ben bunu bildiğimden, bu duruma düşmemek için kendimi başka bir yola soktum; yaz ve yazdıklarından yararlan; unutmazsın. 
    2 numaralı günlüğümde, "İyi şeyler, iyi şeyler yapanların başına gelir" ve "Maneviyatını güçlendir, filozofik düşün, sabırı yanına al" diye yazmışım. 16 numaralı sayfanın altında, "Eylem içinde ol, akıl kullan, risk al ve çalışmaya başla" yazmışım. 
    Geçen giden bir hayat var. Belli bir amaca ulaşmaya çalışarak yaşamda kalıyoruz. Amacımızı yeniden yeniden geliştirerek netleşiyoruz. Amaç birliğinde olanlarla yola devam ediyoruz bir yandan. Diğer taraftan, amaçlarımızın başarılı olması için içinde bulunduğumuz organizasyonun yapı ve işleyişinin özelliklerini, bizi etkileyen içsel ve dışsal faktörlerin olumlu ve olumsuz taraflarını açıkça ortaya koydukça, yapı içerisinde, amaç doğrultusunda faydalı çıktılarımız oluyor. Paradigmamıza, yani algılama biçimimize göre olayları değerlendirme, düşünce ve bunlardan etkili sonuçlar çıkarma tarzımız bizi ifade ederken, olaylara bakışlarımız ve bu olaylarda kendimizi nasıl yaşattığımız 'geçen giden hayatımızı' tanımlamakta.
    Faaliyetler içinde dolanıp duruyoruz. Her faaliyetimizi amaçlarımız ölçeğinde düşünmek zorunluluğu; kalite, farklılıklar, güçlendirme, şebeke organizasyonları, takım çalışması, yenilik, yaratıcılık, bireysel başarı, bilgi üretimi, yayma ve pratiklerini göstermeye itiyor. Doğuştan gelen özelliklerimiz ve sonradan öğrendiğimiz beceri ve yeteneklerimiz var. Karşılaştığımız sorunlarda çözüm üretmek için, kavram, teknik ve aklımız ile geçen giden hayatımıza çok değişik açılardan fayda veya ziyan verebiliriz. 
    Yapamadığımız nedir? Başka insanları hedefimize sevk edebilmek, yönlendirebilmek, çalıştırabilmek, örnek olabilmek, ekip halinde iş yapma becerilerimizi yükseltmek, çalışma arzusunu geliştirmek, nihayetinde hem birey hem de gurup olarak başarılarımız gitmekte olan hayatın niteliğini belirler. Bilgi birikimimiz ve pratiklerimiz arttıkça, başkalarıyla organik bağlarımız daha bir kuvvetlenecektir. 
    Bu yazımla söylemek isterim ki, organizasyonlar yapınız ve yönetim özelliklerimiz, amaçlarımızdan en büyüğü 'yararlılık ve uygulanabilirlik'i gösterdikçe hem içsel zenginliğimiz hem de dışsal çemberimiz genişleyecektir. Sonuç üreten insan mutlu olma yolundadır.      
    Benjamin Disraeli, "Tarihimizi kendimiz yapar sonra buna kader deriz" demekte. Bizleri ayakta tutan güven, dürüstlük, çalışkanlık, inanç ve insani değerlerimiz olduğuna göre, daha zengin bir hayat için liderlik yapalım; yapamıyorsak, yola çıkmış olanlara katılalım. Trene bir durakta atlayalım. 
    Küçük bir çalışma işe yarayabilir: 
    1. Karar almak (ne yapılacak?)
    2. Uygulaması (nasıl işlenecek?)
    3. Sonuç almak (pratikleri görülecek)
    Şemsiyemizi geniş tutalım ve ıslanmayalım. Bir bireyin veya kurumun; entelektüel yapısı, bilimsel gerçekliği, toplumsal yaşama etki kimliği, onu sonuç üretmede etkili kılar.
    Her zaman olduğu gibi, konu kavramsal nitelikte tartışmıyoruz, aksi takdirde sayfalar tutar. Belirli noktalarda ikili, üçlü atlaya atlaya çıkmaya çalışıyoruz basamakları. Maksat, konudan haberdar olmak ve akla bir şeyler düşürebilmek. 
    -Tepeye vardın mı?
    -Vardım.
    -Nasıl oldu bu iş?
    -Atlaya zıplaya işte.

    Saygı ve sevgiyle kalın.
    
    











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KENDİME BAKABİLDİĞİM ORANDA ALEMDE HER ŞEY TANIDIK

YAZMA İŞİ

31 Mart 2024 Yerel Seçimleri Ardından