DEFTERLERİMDE DURAN BİLGE SÖZLER veya MİNİ TESPİTLER (51-100)

    DEFTERLERİMDE DURAN BİLGE SÖZLER veya MİNİ TESPİTLER (51-100)

    51. Necla Arat der: "Cumhuriyet, yozlaşmış geleneksel yapıları yıkan, gelenekselden sıyrılıp geleceği savunan devrimi yaklaşımlarıyla kadınlarımıza çağdaş ve yeni bir kimlik kazandırmış, birey olarak öne çıkmalarını, bastırılmış, gizlenmiş ve sınırlandırılmış yeteneklerini açarak yeni kimlikle yeniden doğmalarını sağlamıştır."
    52. Jules Payet der: "Aklın rolü temel olarak öncül, eğitilmemiş duyguları düzenli şekilde çalışmaları için biraraya getirmek ve onlara has ifadeler vermek değil midir? Ona göre her duygusal durum ve her istek belirsiz, kör ve çaresizdir. Dışsal ifadelerini kendi başlarına bulabilen korku ve öfke güdüleri hariç duyguların büyük bir kısmı aklın işbirliğine ihtiyaç duyar. Zihinde bir tür rahatsızlığa ve huzursuzluğa neden olurlar ama rahatsızlık duygusuna gerçek önemi veren akıldır."
    53. "Buket Uzuner der: "Kadınlar, biz erkekler gibi tepki vermezler. Her birinin ayrı tepkisi vardır, tek tip davranan biz erkekler bununla başa çıkamayınca onları anlaşılmaz ve tahmin edilemez olmakla suçlarız hemen."
    54. Oğuz Atay der: "Fotoğraf çekilirken, nedense kendimizi gülümsemek zorunda hissediyoruz. Yani aslında ona bile mutluluk oyunu oynuyoruz."
    55. Carl Gustav Jung der: "Bilinçaltının gücünün farkında olmayan kişi başına gelen her şeyi kader zanneder."
    56. Victor Hugo der: "Günah çıkaran bir rahibi ortadan kaldırdıktan sonra celladı hala muhafaza etmek korkunç bir şey."
    57. Dostoyveski der: "İnsan yaratılıştan zorbadır ve acı çektirmeyi sever."
    58. Bir not: "Fahrenheit 451 adlı kitaptaki 451 sayısı, kitap kapağının tutuşup yanma sıcaklığıdır."
    59. Şükrü Erbaş der: "Ne olurdu korkunun bir fotoğrafı olsaydı. Sesinin bir fotoğrafı, boşluğun fotoğrafı. Parmak uçlarındaki karıncanın, Ruhtaki üşümenin fotoğrafı, Ölüm kimseyi bu kadar yalnız bırakmazdı."
    60. Ray Bradbury der: "Ama kendini her yakışında, küllerinden yeniden fırlayıp, yeniden doğardı."
    61. Ray Bradbury der: "İnsanlar daha çok meşaleye benzerdi, bir esintiyle sönene dek yanarlardı."
    62. Ray Bradbury der: "Kendini kurtar, boğulursan da en azından kıyıya doğru gittiğini bilerek ölürsün."
    63. Gülşah Kocatepe der: "İlişkiler evrenin laboratuvarıdır ki, orada karşılıklı olarak azami büyüme fırsatına sahip olan insanlar biraraya gelir ve birbirlerinin gelişiminde görev alırlar. Hiçbir karşılaşma rastlantı değildir. Karşılaşması gereken insanlar karşılaşacaktır ve bir ilişki potansiyeli içinde birbirinin gelişmesine ve öğrenmesine katkıda bulunacaktır."
    64. Victor Hugo der: "Adalet, üçkağıtçılık ve düzenbazlık yapacak kadar; yasa, yedek çözümler bulacak kadar alçaldı. Korkunç!"
    65. H.Ali Topbaş der: "Sen diyorsun ki, kötüler gelip bize kötülük edinceye kadar iyidirler, başımızın üstünde yerleri vardır."
    66. Dostoyevski der: "Gerçekten insan en iyi dostunun sefil olduğunu görmekten hoşlanır; dostluğun çoğu da bu sefillik üzerine bina edilir; bu da tüm akıllı insanların bildiği çok eski bir gerçektir."
    67. Reşat Nuri Güntekin der: "Daldan dala atladığımı gören muallim bir gün, 'Bu çocuk insan değil, Çalıkuşu! diye bağırmaya başladı."
    68. Yevgeni İvanoviç Zamyatin der: "Herkesin içinde ancak kalbiyle birlikte söküldüğünde dinecek bir acı vardır."
    69. Hasan Ali Toptaş der: "Hayatları boyunca hayatlarına giren insanların çoğuna bir şekilde kötülük ettikleri için artık kendilerini bile sevemez hale gelenler iyilik ve tevazu şarkıları eşliğinde, cumbaldata cumbaldata, başkalarının sevgisinde vicdanlarını çitiledi."
    70. Dostoyevski der: "Bazen en çılgın, en imkansız görünen fikir kafamızda öyle kuvvetli bir yer edinir ki, öyle veya böyle gerçekleşeceğini zannedersiniz... Dahası bu düşünce şiddetli, güçlü bir arzuya eşlik ediyorsa, bazen onu kaçınılmaz, önceden belirlenmiş, kadere yazılmış, varolmaması, gerçekleşmemesi imkansız bir şey gibi kabul edersiniz."
    71. Özdemir Asaf der: "Yalnız, hem kaptanı, hem de tek yolcusudur, batmakta olan gemisinin. Onun için, ne sonuncusu ayırabilir, gemisinden, ne de ilkin."
    72. Thomas Nagel der: "Eğer yaşam gerçek değilse, yaşamın amacı yoksa ve yaşamın sonu nihayette kabir ise, belki kendimizi bu kadar ciddiye almak gülünçtür. Öte yandan, eğer kendimizi ciddiye almadan yapamıyorsak, belki de sadece gülünç olmaya katlanmak zorundayız. Yaşam sadece anlamsız değil, ama saçma da olabilir."
    73. Özdemir Asaf der: "Yalnızlık, müziğin dahi seni dinlemesidir."
    74. Fikret Şimşek der: "Korku başkasına da bulaşır ve onu baskılar. Korkunun arkasında daha da büyük tetikleyiciler vardır."
    75. Cevap Çapan der: "Böylece nice yolculuklara çıktım, büsbütün dönmüş de sayılmam gittiğim çoğu yerden."
    76. Didem Madak der: "Bekçisi olmayan geceler denk geliyor bana, çaresiz bekliyorum."
    77. Franz Kafka der: "Düz bir yolda yürüyor olsaydın, tüm ilerleme isteğine rağmen hala gerisin geriye gitseydin, o zaman bu çaresiz bir durum olurdu; ama sen dik, senin de aşağıdan gördüğün gibi dik bir yamacı tırmandığına göre, adımlarının geriye doğru kayması, bulunduğun yerin durumundan ileri gelebilir, o zaman da umutsuzluğa kapılmana gerek yoktur."
    78. N.H.Kleinbaum der: "Eğer kararlı birer ateist yetiştirmek istiyorsan, onları dindar birileri olacak şekilde yetiştir. Her zaman işe yarayacaktır."
    79. Bir not: "Ve göğsümde paslandı çıkartmaya kıyamadığım hançer."
    80. Selahattin Demirtaş der: "Uzayın boşluğuna savrulup yok olmuyor bu acılar."
    81. Ali Lidar der: "Karınca ısırığı kadar bir umut vardıysa eğer hiç kaybolmaması için şehrin bütün yağmurları bana yağsın istedim."
    82. John Steinbeck der: "Biz onlara benzemeyiz. Niye mi? Çünkü, yanımda sen varsın, beni kollarsın, senin için de ben varım. Niyesi bu işte."
    83. Frida Kahlo der: "Ben haklı felan olmak istemiyorum. Kimse benden özür de dilemesin, beni sadece rahat bırakın. Ben sizin ne istediğini bilmeyen yanınızla savaşmam."
    84. L.M.Montgomery der: "İrlandalıların dediği gib bir beden her şeye alışabilir, hatta asılmaya bile."
    85. Bir not: "İnanıyorum ki, hukukta ve eğitimde yapılacak tüm reformlar bu gerçek karşısında yıkılırlar. Bir erkeğin toplumda bir konum kazanabileceği yaşamından çok önce, doğa kadının yazgısını güzelliği, çekiciliği ve sevimliliği ile çizmiştir. Gençlikte tapılacak sevgili, olgunlukta sevilen eş."
    86. A.Ali Ural der: "Bir kilimi üzerinde sevgiliniz gezinecekmiş, bir kaşkolu çocuğunuz boynuna dolayacak gibi dokur, bir binayı içinde anneniz oturacak gibi yaparsanız, ne o kilim eskir ne o kaşkol solar ne de o bina yıkılır."
    87. Ulus Baker der: "Eski Yunan'da bir yuvarlak masa toplantısında (sempozyum) peynir ikram edilir. Davetlilerden biri 'bu peynir bayat ve iğrenç' der. Masadaki diğer kişiler itiraz ederler. 'Bu en iyi rokfor peyniri, kötü olan sensin' diye çıkışırlar. Dolayısıyla, kanaatler alanındaki her yargıya başka bir yargı eşlik edecek ve kanaat onu ilk dile getirene atfedilecektir."
    88. Fikret Şimşek der: "Nick Name olarak kendime 'Masalını Yitiren Dev' dememin nedeni, ben masalımda idim ve yolumu kaybettim orada, demektir. Bu bir ironi."
    89. Tarık Tufan der: "Gitmeyi başaranlar inandırıcı insanlardır benim gözümde. İnsan bir kez gidebilmeyi başardı ise, söylediklerini de başarabilme gücüne erişmiş demektir. Gidebilmek hayatın bütün tehditkar ve şımarık yüzelerine kafa tutabilmektir bir bakıma. Gidebilmek, hiçbir şeyi umursamadan,kendi masalında anlatılan yolları adımlayabilmektir. Ben de masalıma doğru adım attım."
    90. Bir not: "Bizler gibi, varlıkta ve yoklukta kendini birçok şeyden yoksun bırakan insanlar, çabalarımız meyvesini verdiğinde ancak birbirimizin özlemini çekeriz. Tüm yoksunluk ve sıkıntılara göğüs gererken kaderimizin bir cilvesi olarak sevdiğimizi kaybedersek yaşayamayız. Tıpkı mitolojideki Asra gibi bizler sadece bir kez sevebiliriz."
    91. Alain de Botton der: "Kişinin şüphe uyandırmamak ve dışlanmamak için nasıl davranması gerektiğine ilişkin her toplumun kendine göre anlayışları vardır."
    92. Oğuz Atay der: "İnsan her sözü kuşkuyla karşılıyor artık. Gerçekle düş birbirine karışıyor, yalanın nerede bittiğini anlayamıyoruz. Tutunacak bir dalımız kalmıyor. Tutunamıyoruz."
    93. Sabahattin Ali der: "Bugün de her gün gibi niçin uyandım? Niçin bana kendimi unutturan uykum sürüp gitmedi?"
    94. Oğuz Atay der: "Belki de karıştırmıyorum. Belki de insanlar aynı oyunları oynuyorlar, hayatlarını birbirine benzer oyunlarla geçiriyorlar."
    95. Yılmaz Erdoğan der: "Kaça ayrıldık bilmiyorum ama, ayrıldık."
    96. Hakan Günday der: "Katilin kurbanını öldürmesi değil, kafasını kesip kesmediği hatırlanır."
    97. Fyodor M. Dosdoyevski der: "Bakın, yağmur yağarken saray yerine bir tavuk kümesi görsem, ıslanmamak için belki kümese girerim. Fakat kümes beni yağmurdan korudu diye, şükran borcumu ödemek için kümese saray gözüyle bakamam. Bana gülecek, hatta böyle bir durumda sarayla kümes arasında fark olmadığını söyleyeceksiniz. Evet, hayatta tek gayemiz ıslanmamak olsaydı, dediğiniz doğruydu diye cevap veririm ben de."
    98. Victor Hugo der: "Bu dünyada tepeden tırnağa sarsılarak titreyen iki varlık mevcuttur: Çocuğuna kavuşan anne ve avını bulan kaplan."
    99. Kafka Okur: "Beni böyle perişan eden şey umuttu."
    100. Mustafa Kemal Atatürk der: "Aciz ve korkak insanlar, herhangi bir felaket karşısında milletin de hareketsizliğe sürüklenmesini ve bir kenara çekilip kalmasına yol açarlar."
























Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KENDİME BAKABİLDİĞİM ORANDA ALEMDE HER ŞEY TANIDIK

YAZMA İŞİ

31 Mart 2024 Yerel Seçimleri Ardından