29 Ekim CUMHURİYET BAYRAMI ile ilgili derlemeler
29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI ile ilgili derlemeler
Prof.Dr. Emre Kongar 29 Ekim 2021 tarihinde diyor ki:
'Cumhuriyet'in İnsanlık Tarihine İki Armağanı' başlıklı yazısında
"Yirminci yüzyılın en büyük siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel devrimi, Atatürk Devrimi'dir. Atatürk Devrimi, insanlık tarihine iki büyük ve mucizevi katkıda bulunmuştur:
Birinci büyük mucizevi katkı, yüzyıllardır sömürülmüş, Endüstri Devrimi'ni yakalayamamış, yoksullaşmış, çürümüş, üstelik savaşta yenilmiş ve işgal edilmiş, Padişah'ın da işgalcilerle işbirliği yaptığı bir toplumda, Kurtuluş Savaşı'nın mucizevi bir biçimde kazanılmasıdır.
İkinci büyük mucizevi katkı, yaptığı Devrimlerle insanlığın yaklaşık 400 yıl sürmüş olan Tarım Devrimi'nden Endüstri Devrimi'ne geçiş sürecinin, Osmanlı kalıntısı olan feodal bir toplumda, 15 yıl gibi kısa bir süreye sığdırmış olmasıdır.
İşte Cumhuriyetin ilanı, Kurtuluş Savaşı'nın mucizevi bir biçimde kazanılmasının bir sonucu, topluma mucizevi bir biçimde çağ atlatan Devrimlerin de temeli ve bir başlangıcıdır.
Dünyayı değiştiren veya değişen dünyada bu değişmeyi simgeleyen birtakım devrimler vardır: Bunların en başında, hiç kuşkusuz 18.yüzyıldaki Amerikan ve Fransız devrimleri ile 20.yüzyıldaki Sovyet ve Atatürk devrimleri gelir.
Ama Atatürk Devrimi, bütün bunlardan daha önemli, daha mucizevi ve daha etkileyicidir: Çünkü bütün bu devrimlerin arkasında toplumsal, ekonomik, teknolojik, siyasal, sınıfsal birikimler vardır. Hepsi bu birikimlerin sonucunda ortaya çıkmış ve bu birikimleri ya aynıyla yansıtmış ya da Sovyet örneğinde olduğu gibi ileriye taşımaya çalışmıştır. Atatürk Devrimi'nin arkasında ise toplumsal, siyasal ve ekonomik birikim yoktur. Sadece, ideolojik bir model olarak, insanlığın en ileri düzeyini yansıtan Cumhuriyet ve Demokrasi vardır.
Tam Atatürk Devrimi sırasında filizlenmeye ve uygulanmaya başlayan İtalya ve Almanya'da Faşist, Rusya'da Sosyalist modeller de bütün dünyanın dikkatini çekmiştir. Ama Mustafa Kemal Atatürk ne kendisine önerilen Halifeliği, ne Faşizmi ne de Sosyalizmi seçmiş, Demokratik ideale yönelik olarak Cumhuriyeti ilan etmiştir. Bir başka deyişle Atatürk, henüz Din-Tarım Toplumu yapısından kurtulamamış, sınıfsal gelişimi toprak ağaları ve tarikatlar aşamasında duraklatmış, millet ve vatandaşlık bilinci gelişmemiş olan Osmanlı artığı toplumda...
Sadece önündeki ilk aşama olan Endüstri Devrimi'ni hedeflemiş... Tarihte geri kalmaya yol açan Halifelik ve gericiliği kurumlaştıran Faşizm ile Din-Tarım Toplumu'na birden çok aşama atlatmak anlamını taşıyan Sosyalizm modelleri yerine Demokrasi anlamına Cumhuriyeti tercih etmiştir.
Sanıyorum, Faşizmin İtalya ve Almanya'da çökmüş ve Sovyetler Birliği'nin dağılmış olmasına karşın, Türkiye Cumhuriyeti'nin, (ölümcül yaralar almış olsa da) hala varlığını devam ettirmesinin sırrı, Atatürk'ün insanlık tarihini doğru yorumlamasında ve toplumsal/siyasal gerçekliğinde yatmaktadır."
Yazgülü Aldoğan 28 Ekim 2021 tarihinde yazar:
"20 Ekim 1927'de gençlere hitap ederken şöyle diyor Mustafa Kemal Atatürk:
'Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegane temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedbahların olacaktır. Bir gün istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkan ve şeriatini düşünmeyeceksin! Bu imkan ve şerait çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlarını, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakrü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir! Ey Türk istikbalinin evladı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur."
2023'te Cumhuriyetin 100. yılını kutlayacağız..."
Yılmaz Özdil 29 Ekim 2011 tarihinde şöyle yazar:
"Kendi Everest'inize tırmanın. Nasuh Mahruki'nin kitabı bu. 'Herkes Everest'e tırmanamayabilir ama... Herkesin tırmanabileceği bir Everest'i vardır' diyor.
Sadece 'bir kişi'nin 'her şeyi' değiştirebileceğinin kanıtıdır o... Mustafa Kemal'in 'Ey Türk gençliği' diye başladığı hitabeyi anlayan, kavrayan, gerçekleştirendir. Teslim olmayandır.
Hatırlayın... Marmara depreminde saece o ve bi avuç cesur arkadaşı vardı. Memleket acz içinde ağıt yakarken, adeta uzaylı gibi indiler hayatımıza, sakin, bilgil, mütevazı...
Bugün, Van'da görüyoruz, binlerce olmuşlar. Sahte vicdanlar oturduğu yerde dizini dövüyormuş rolü yaparken, elini değil, hayatını taşın altına sokup, gitti sanılan 187 can'ı geri getirdiler.
Basiretsizler coğrafyasının mantığını değiştirdi çünkü Nasuh... Kabiliyetsizler ülkesinin, sırf kabiliyetsizlerden ibaret olmadığını gösterdi. Yüreklendirdi. 'Demek ki yapabiliriz'e model oldu. Belediyelerin, itfaiyelerin, hatta silahlı kuvvetlerin bakış açısını değiştirdi. Ulusal bilinç geliştirdi.
1999'da annesi vefat ettiğinde, Gölcük'te felaket bölgesindeydi, cenazeye gidemedi. Çünkü, oğlum şu anda insan kurtarıyor, bireysel acımızı haber verip dikkatini dağıtmayayım diye düşünen muhteşem bi babanın oğlu o.
Osmanlı'da deniz kuvvetleri komutanlığı yapan, sancak gemisinde vuruşurken yanarak şehit düşen, Nasuh oğlu Kaptan-ı Derya Ali Paşa'nın torunu... 'Yanarak ölen' anlamına gelen Mahruki soyadını, şeref mirası olarak taşıyan sülalenin evladı.
Dünyaya Everest'in zirvesinden baktıktan sonra, gelip İzmir'den kız alması, damadımız olması, biz İzmirliler için hiç de şaşırtıcı değildir, orası ayrı.
'Maldan mülkten, paradan puldan, candan canandan geçilir, vatandan geçilmez. Vatan lafla sevilmez, eylemle sevilir' diyor. 'Vatan sevgisi, sorumluluk almaktır. Dürüst, namuslu yurttaşlar olarak, korkmadan, kaçmadan elini taşın altına koymaktır' diyor. 'Türkiye'yi Türkiye'nin kendisinden başkası iyileştiremez' diyor.
Sevgili analar, babalar... 19 Mayıs, 23 Nisan, 9 Eylül, 29 Ekim dediğin... Bir ruhtur. Nasuh'lar yetiştirin. Kız, erkek, değerli gençler... Davranın kardeşim. Adım atın. Everest'inize tırmanın."
Melih Aşık 29 Ekim 2015 tarihinde şöyle yazar:
"Bugün Cumhuriyet Bayramı. Cumhuriyet'in kuruluşunun 92. yılını kutluyoruz. Kanla irfanla kurduk biz bu Cumhuriyeti... Atatürk Cumhuriyet'i kurmayı Samsun'a çıkmadan kafasına koymuştur. Samsun'a ayak basarken kafasında var olan projeyi Nutuk'ta şöyle anlatır: 'Efendiler... Bir tek karar vardı, o da milli egemenliğe dayanan kayıtsız şartsız bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak.'
28 Ekim 1923 gecesi bazı bakanları Köşk'e davet etmiş, herkes dağıldıktan sonra İsmet İnönü'ye: 'Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz' demiştir. Cumhuriyet 29 Ekim günü saat 20:30'da ilan edildi... İstanbul halkı gece yarısı top atışlarıyla uyandı... Çünkü Cumhuriyet ilanının top atışlarıyla kutlanması emrinin İstanbul'a varması ve uygulanması gece yarısını bulmuştu.
Cumhuriyet neden 29 Ekim'de ilan edildi? Bu soruyu Fahrettin Altay, Atatürk'e sormuş, şu yanıtı almıştır: 'Mondros 30 Ekim'dir. Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu bir milletin, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır.'
Cumhuriyet fikrini o zamanlar Atatürk'le paylaşan bir kişi daha yoktur. Eğer Atatürk olmasaydı Türkiye bugün hala padişah tarafından veya benzer bir modelle yönetilen bir ülke olacaktı. Bugün çağdaş dünya ile benzeşen neyimiz varsa Cumhuriyet'in eseridir. Kutlu olsun!.."
Zeynep Oral 28 Ekim 2021 tarihinde yazıyor:
... Cumhuriyet, bütün bunlar ve daha nelerdir ama benim için aynı zamanda işini en iyi yapma çabasıdır da... Bu Cumhuriyet Bayramı armağanımız Fazıl Say'dan... Yeni albümünü yayımlamak için yarını, 29 Ekim'i seçti Fazıl Say. Çünkü o, ödün vermeyen bir Cumhuriyet savunucusu, ilkelere ve devrimlere bağlılığı sonsuz. 'Çünkü Atatürk'ün ve Cumhuriyetin, bizlere yani Türk sanatçılara yol göstericiliği, bizlere verdiği destek çok önemli. Çünkü biz bestecilerin gönlünde yatan Atatürk sevgimiz sonsuz' diyor. Çocuk yaştan beri bunun bilincinde ve bunun sorumluluğunu taşıyor."
Tarihçi Sina Akşin 1995 tarihinde diyor ki:
"Bugün demokrasimiz Atatürk döneminin attığı, İnönü döneminin pekiştirdiği sağlam temeller sayesinde Atatürk döneminden çok daha ileridir. Ama Atatürk döneminde Avrupa ortalamasından daha ileriyken 1945'ten beri o ortalamanın gerisindeyiz. Mutlak olarak ilerledik, ama Avrupa'ya göre geriledik."
Orhan Bursalı 28 Ekim 2021 tarihinde şöyle yazar:
"... Atatürk henüz doğmamıştı
Dikkat edin, 1878'de Berlin Anlaşması ile dağılmaya imza atılırken, Atatürk henüz doğmamıştı. Daha harp okuluna 1899'da girecekti. 1902'de teğmen rütbesi ile Harp Akademisi'ne başlayacak, 1905'te bitirecekti.
Düşünün, genç bir öğrenci-subay, 20 yıl içinde o kadar büyük olaylara karışacak, savaşlarda komutanlık yapacak, Filistin'lerden Libya'lara, Suriye'lerden Çanakkale'lere kadar Osmanlı'nın adeta dört bir cephesinde savaşacak-kazanacak ve...
...20 sonra, 1919'da Kurtuluş Savaşı vermek üzere Samsun'a çıkacaktır!
Harbiye'yi 1905'te bitirdikten ise 14 yıl sonra... Atatürk, kurtuluş için, Yeni Türkiye devletinin kuruluşu için, Cumhuriyet için adeta beklenen yıldız insandı. Yıkılan Osmanlı ile birlikte devletsiz kalan Türklerin tarihi Atatürk ile yeniden başlayacaktı..."
-----------------------
Devam edecek...
Yorumlar
Yorum Gönder