MAKARAYI GERİYE SARMAK
MAKARAYI
GERİYE SARMAK
Bugün akşamüzeri Strasbourg’da L’Orangerie
parkında gezinirken leyleklerin ağaçlar üzerindeki geçen yıldan kalan yuvalara
tünediklerini, gagalarıyla “tak tak” şakıyarak aşk oyunları oynadıklarınına
şahit oldum. Yuvaları erken kapan yaşıyordu. Yuvayı başkalarına çaldırmamak da
önemliydi. Çoğu yuva geçen yılın rüzgar, yağmur ve başka konakçıları tarafından
tahrip olmuştu elbette ve onların hızla onarılması gerekiyordu. Yuvayı her iki
leyleğin birden terk etmesi yuva hırsızlarına karşı olmazdı, biri beklerken
ötekisi taze çalı çırpı bulup, gagasıyla yuvayı yumurtaların sıcaklığı ve
hijyeni için büyütmeli idi. Bu hakikaten sabır işi. Leyleklerin havada
gagalarında uzun ağaç dalları taşıdığını gördükçe bir taraftan fotoğraflarını
çekmeye çalışıyordum. Olan bitenler evimize çok yakın çınarlı yol ağaçlarının
tepesinde ve parkın içinde gerçekleşiyordu. Geçen yıl da aynı idi, evvelsi
yıllarda da bu sabırlı telaş.
Evimizin yanında bir göl var. Burada da iki
kuğu gölün kenarına çalı çırpı taşımaya başlamışlar. Geçen yıldan kalan yuvanın
onarılması işi bence bu yıl üç-dört hafta önceden başladı. Bisikletimle
köprünün üstünde durup aşağıdaki yuvaya baktım bir ara, tek yumurta vardı yarısına
kadar gömülmüş yuvanın ortasında. İki kuğu geçen yıl altı yavru getirmişti
dünyaya. Yanlış hatırlamıyorsam, leyleklerde yumurta sayısının en fazla üç-dört
olduğunu ve hatta sağlıksız yavruyu ve zamanında çatlamayan yumurtayı yuvadan
attıklarını da biliyorum.
Parkımızdaki erik, manolya ve Japon Sakura
kirazları çiçeklerini erkenden açarlar. Yaprak göremezsiniz çiçek sarmalından.
Ağaçların altına tek tek geçerek mis gibi kokularını içime çektim. Karanlık
olsa da fotoğraflarını çektim. Ginkgo, kayın gibi ağaçlar dahil çalılar da
tomurcuklanmaya başlamışlar. Herdem yeşil ulu Sekoya ağaçları dimdik ayakta.
Çınarlar mükemmel büyüklükte. Geçen yıl eve yakın köprünün kenarındaki Taxodium
ağacının Sonbaharda yaprak döküşünü, yaprakların bakır rengine dönüşmüş hali
ile yere halı gibi yapıştığını da görmeliydiniz.
Kafamda neden olduğunu bildiğim bir
çaresizlik ile gezinirken, çiçek parterlerine dikilmiş perenniyel ve mevsimlik
çiçekli bitkileri gördükçe içime bir ferahlık çöktü desem yeridir. Yüzlerce
bitki her yıl bu sabit tarhlara bahçıvanlar tarafından dikilir. Yılda üç defa
olmalı, zamanı gelince bitkiler yeşil veya solgun olduğuna bakılmaksızın komple
sökülür, toprak gübrelenir ve tekrar yeni dikim başlar. Binlerce park
ziyaretçisi fotoğraf çeker, instagram sayfalarında paylaşır. Geçen yıl WhatsApp’dan
paylaştıklarım olmuştu.
Parkın yollarından da bahsedeyim.
Sıkıştırılmış kum ve toprak. Drenaj kendi halinde, iyi planlanmış. Gezinen,
spor yapan, çeşitli aktiviteler düzenleyen ahalinin keyfi yerinde, bu
görülüyor. Bir de bize yakın girişte ahşaptan kitaplığı var. Kışın kapanıyor,
erken ilkbaharda açılıyor. Biz de kitap verenlerden ve oradan alıp
okuyanlardanız. Geçen yıl birkaç yaşlı erkek ve kadın ile tanışmıştık. Çok
yararlı bir aktivite. Kitaplık henüz açılmadı. Parkın bu yakasındaki girişte
bir, içinde yine bir, parkın öteki çıkışındaki karşı yolda bir tane olmak üzere
dondurmacı var. Kahve de satıyorlar. Biz de aile olarak bisiklet sürüyoruz,
içinde piknik yapıyoruz ve yürüyoruz fırsat buldukça. İçindeki büyük gölün
kenarındaki banklara oturup çeşit çeşit ördekleri, kuşları izliyoruz.
Makarayı geriye sardığımda, dünyanın güzel
olduğunu, yaşamasını bilmek gerektiğini düşündüm o saatte. Ne kadar dert telaşe
olursa olsun, nasıl olsa bir şekilde bitecekti, ama o arada mutlu olmayı da
başarmak lazımdı. Mutluluk mutsuzluk arasında iken de yakalanabilir, bunu iddia
ediyorum burada. Geçmiş olan mutsuz günlerim arasından küçük küçük mutluluklar
çıkaramadığıma hüzünlendim ve “yazık oldu” dedim. Hayvanların ve bitkilerin
yaşamından örnek alınmalı.
Saygı ve sevgide kalmak dileğimle.
Yorumlar
Yorum Gönder